Akın Birdal
İran’da kurulan darağaçları
Yayınlanma:
Güncelleme:
Günün akışı içinde kendi çevremizde olup bitenlerin dışında bazen birçok şeyi göremez ya da atlarız. Oysa bir tıklamayla dünyada olup bitenler önümüze dizilirler. En kötüsü de olanlardan haberdar olup, önemsenmemesi ve başka tıklayışla, bir diğerine geçilmesidir.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Diyesim, hemen yanı başımızda sistematik bir şekilde darağaçlarının kuruluyor ve insanların peş peşe yaşam hakkına son veriliyor olmasıdır.
İran’da, Irak’ta ve biraz daha uzağımızda Çin’de insanlar idam ediliyor. Burada, İran’dan söz edeceğiz.
Üç buçuk yıl öncesine benzer yine ardı ardına insanlar idam ediliyor. O günlerde TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi olarak, idamların durdurulması konusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı MahmudAhmedinejad’a mektup yazarak, idamların durdurulması konusunda girişimlerde bulunmalarını istemiştim. Ne var ki her ikisinden de sonuç alamadım. TBMM’nde İran-Türkiye Dostluk Grubu üyesi olarak gruba başvurarak bir şeyler yapılmasını istemiş ve hiçbir adım atılmaması üzerine de grup üyeliğinden istifa etmiştim.
İran İslam Cumhuriyeti’nin yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile de idamlar durmadı. 3 Ağustos 2013 gününden itibaren resmi açıklamalara göre 82 kişi, resmi olmayan iddialara göre de 200 kişi idam edildi. Son bir yıl içinde idam edilen Kürt siyasetçi sayısı da 70’i aşmıştır.
26 Ekim günü bir gece de ikisi Kürt 16 mahkum idam edilmiştir. Bunun üzerine insan hakları savunucularının dikkati İran’a çevrilmiştir.
Yaşam hakkı insanın doğuştan kazandığı ve uluslararası hukuk ile güvence altına alınan hak ve özgürlüklerin başında gelir. Yaşam hakkının yok edilmesinin hangi gerekçe ile olursa olsun haklı kılacak hiçbir neden olamaz. “Benim iç işimdir” bahanesine sığınılamaz. Çünkü, temel hak ve özgürlükler insanlığın ortak gözetiminde ve koruması altında olup evrenseldir.
Hasan Ruhani işbaşına geldiğinde yaptığı açıklamalar ve uzun bir zamandır sürdürülen nükleer müzakerelerde kaydedilen aşamalar ve içine girilen yumuşama süreci yeni umutlar yaratmıştır. Nitekim en son BM Güvenlik Konseyi ve Almanya ile yapılan nükleer anlaşma, bölgemiz ve dünya barışı için önemli bir adım oluşturmuştur.Son idam kararları ve yürürlüğe konulması ne yazık ki bu süreci gölgelemektedir.İdam cezalarının -yapılan bilimsel araştırmalar sonucu- bir caydırıcılığının olmadığı da bilinmektedir ki, en iyi örneği de yine İran’da yaşanmıştır. Hırsızlık suçu nedeniyle bir kişi idam edilirken meydanda izleyenlerden biri hırsızlık yaparken yakalanmıştır.
Ayrıca, işkence altında alınan ifadeler sonucu adli hataların yapılması, adil yargılama ve savunma hakkının yerine getirilememesi de yaşam hakkına son verilemeyeceğinin çok önemli gerekçelerini oluşturmaktadır.
İran’ın başta siyasi tutuklular olmak üzere, tüm mahkumların yaşam hakkını sona erdiren bu uygulamaların durdurulması kazanmak istedikleri yeni imajın da korunmasına katkı sağlayacaktır.Hiç kimsenin diline, dinine, cinsiyetine, etnik ve siyasal kimliğine bakmaksızın herkesin başta yaşam hakkının olmak üzere hak ve özgürlüklerinin eşit ve özgür yaşadığı bir dünya ütopyası gerçek olmalıdır.Elden gitmeyince değeri bilinmeyenlerin başında yaşam gelir. Yaşam hakkı ve insanlık onurunun korunduğu bir dünya umudu çağımızda fazla bir dilek olmasa gerek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.