Hukuksuzluğun iç ve dış boyutu  

a2 Almanya’nın önde gelen dergilerinden Der Spiegel ve Focus uzun yıllardır Almanya’nın Türkiye’yi dinlediğini ileri sürdüler. Ardından başka ülkelerin de Türkiye’yi dinlediği açıklandı. Günümüz teknolojisinde herkesin herkesi dinlediği biliniyor. Gerek güvenlik, gerek ekonomik, gerekse askeri gerekçelerle devletlerin de birbirini dinlediği açık. Burada sorun müttefik ülkelerin birbirini dinlemesi. Ama kimi ülkelerin birbirini dinlemeyeceklerine ilişkin yaptıkları protokolünde olduğu biliniyor. O zaman bu dinlemelerden akla şu gelebilir. Bir ülkedeki hukuk dışılıklar, ihlallerden o ülke yönetimi ile, dinleyen ülkenin de o denli sorumlu ve bilgi sahibi olduğu düşünülebilinir. Almanya’nın Türkiye’yi 1976’dan bu yana dinliyorsa bu Türkiye’nin günümüzde sadece Avrupa Birliği üyelik standartlarına uyup uymadığı saikiyle değildir kuşkusuz. Sovyetler Birliği tehdidine karşı NATO üyesi ülkelerin hemen hepsinde, GAL, GLADYO, Kontr-gerilla vb. adlarla hukuk dışı yapılar oluştuğu bilinmektedir. Bu yapılar sadece Sovyet tehdidine karşı yapılanmamış, kendi ülkelerinde de darbelerin, suikastların hazırlayıcısı ve tertipçisi olmuşlardır. Başka bir deyişle kimi ülkelerde demokrasi ve hukukun inşasına da karşı durmuşlardır. Soğuk savaş sonrası, Sovyet tehdidinin son bulması üzerine NATO üyesi birçok ülke bu yapıları ya tasfiye etmiş ya minimize etmiş ya da görünülmez kılmıştır. O günden bugüne NATO üyesi sadece iki ülkede bu yapıların korunduğuna ilişkin güçlü iddialar ve bulgular vardır. Biri Almanya diğeri de Türkiye’dir. Almanya buna ne der bilemeyiz ama Türkiye’de bu yapının günümüze değin korunduğu bilinmektedir. Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde değişik adlarla bu yapı günümüze taşınmıştır. Çünkü rejim bu yapıyı tasfiye edecek, açığa çıkaracak ne anayasal ne siyasal zemine oturtulabilmiş ne de demokratik parlamenter rejimi çoğulcu bir şekilde işletebilmiştir. Hala 1982 darbe anayasasının yürürlükte olması ve sistemin bir hukuka bağlı kılınamaması bunun sonucudur. Zaten geçmişiyle yüzleşmeden ya da buna gereksinme duymadan bu olamaz. Bunun içinde siyasi iradenin, hukukun, kamuoyunun ve medyanın gücünü bu değişim sürecine katmadan olması beklenemez. Kaldı ki, söz konusu güçlerin bugün neyin yararına neyin çıkarına eğilim gösterdiği ortadadır. Geçtiğimiz günlerde, TİT, JİTEM, kontr-gerilla ya da GLADYO gibi adlandırılmış yapıların en önemli tetikçilerinden Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım hakkında; taammüden adam öldürmeye tam teşebbüs suçuna azmettirmekten, Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada yargılanmasına, tutuklanmasına ve cezalandırılmasına karar verilmiş. Aranıyormuş. Nasıl trajikomik değil mi? Ortalıkta bu denli korunan yapının kurucusu, görevlisi ve bilinen birçok olayın failine hiçbir şey sorulmazken yaşayıp yaşamadığı bile meçhul olan birinin hakkında dava açılıyor.   Beni de bu davaya müşteki olarak çağırıyorlar. Bana yönelik organize saldırının bütün failleri ellerini kollarını sallayıp gezerken ortalıkta olmayan biri hakkında açılan dava için ne diyeceğimi soracaklarmış. Ne diyeyim ki? Ya da siz olsaydınız ne derdiniz?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akın Birdal Arşivi