Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Emekçi Kadınlar, Kadınlarımız..

  Bu hafta 8 Mart Haftası.  8 Mart 1857 ‘de ABD, NewYork’ta dokuma işçileri16 saatlik çalışma süresini, düşük ücret ve insanlık dışı çalışma koşulları nedeniyle greve çıkarlar Grev yapılan dokuma fabrikaların birinde çıkartılan yangın sonucunda 129 kadın işçi hayatını kaybeder.  İşçi Sınıfı mücadelesi bu tarihten sonra kadın-erkek hep birlikte sürer. 1911’de II. Enternasyonal Konferansında Clara Zetkin’in önerisiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilan edilir. İnsanlık uzun yıllar anaerkil dönemi yaşamıştır. Kadınlar sınıflı toplum düzenine geçene kadar, daha önde bulunmuşlardır. Daha doğrusu ilkel komünal toplum dediğimiz eşitlikçi bir düzende yaşanmıştır. Ne zaman ki medeniyet denilen sınıflı toplum düzenine geçilir, o zaman kadınlar geri plana düşerler(1). İnsanlık tarihi esas olarak sınıfsal mücadelelerin tarihidir. Kapitalizm, insanları derebeylerinin elinden kurtarır iken öbür taraftan acımasızca ücretli köle haline getirir. Oysa Kapitalizmi yaratan burjuva devrimleri eşitlik, özgürlük ve kardeşlik şiarıyla yapılmıştır. İşçi sınıfının toplu sözleşme ve grev haklarını alması uzun yıllar alır. Dünyada ilk işçi sınıfı devleti olan Sovyetler Birliğinin kurulması, Kapitalist ülkelerin işçi sınıfına temel haklarının verilmesini kolaylaştırmıştır. Ülkemizde de Emekçi kadınlar çok acılar çekmiştir. Kırsal alanda tarlalarda erkekten daha çok çalışır. Üstüne bir de evde çalışır. Şehirde kadınımız bir işyerinde çalışıyorsa, çocuklara bakılması başlı başına ayrı bir sorun olur. Ülkemizde son 30 yıldır kadın cinayetleri artmaya başlamıştır. Her geçen yıl bu cinayetlerin artması, ülkemizde kadının sosyal hayattan koparılması son 15 yılda daha da hızlanmıştır. Laik toplum düzeninin her geçen gün aşındırılması, eğitimin ortaçağcılaştırılması bu cinayetlere zemin hazırlamaktadır.  Kadınlarımız, 40-50 yıl öncesine göre kendilerini, özgürlüklerinin kısıtlanmış hissetmektedirler.  Hayatın pek çok alanında taciz, tecavüz dediğimiz kadına saldırılar artmıştır. Emekçi kadınların çalışma yaşamına katılması her geçen yıl azalmaktadır. Ülkemizde ileri doğru yapılan sosyal devrimler, hep kadın cinselliği üzerinde kötülenir. Toplumun ileri gitmesini istemeyenler, 1908 Meşrutiyet devrimi için, meşrutiyet döneminde bir koca akşam evine geldiğinde kapıda başak bir erkeğin şapkası var ise o eve giremez demişlerdir. Cumhuriyet için de yine aynı şeyler söylenmiştir. Günümüzde de kendini bilmez bir sürü zevat, İslam adına türlü saçmalıklar yapmaya devam etmektedirler. Bunlar açıktan Cumhuriyet yerine saltanatı ve hilafeti istemektedirler. Toplumumuzun son yıllarda yaşadığı geriye doğru gidiş, kadın cinayetlerini ciddi bir temel oluşturmaktadır.  Çok yakınımız Bekir ve Aysel arkadaşımızın sevgili kızları, gazetemizin de emekçisi Feray kızımız da geçtiğimiz Eylül ayında böyle bir cinayete kurban gitmiştir. Bir kadının bir erkeğe merhaba demesi, onunla konuşması, bir karşı cinsler birlikteliği anlamına gelmez. İki cins arasında eşit bir ilişki olması gerekir. Kadın cinayetlerinin her geçen gün artması, toplumda bir duyarlılık yaratmasına rağmen, kadınların sosyal durumu değişmemektedir. Günümüzde, kadını geri plana iten uygulamalar devam etmektedir. Kadınların tek cins olarak erkeklere karşı mücadelesi diye bir mücadele olmaz. Kadın-Erkek hep birlikte, kadını ikinci sınıf cins haline getiren düzeni değiştirebiliriz. Laik yaşam kadın ve erkeği bir arada tutar. Laik düzeni bozmak kadına ayrımcılık yapmanın önünü açar. 1)Nurullah Ankut, Kadın İnsanığa Geçiş Tarih Sosyalizm. Derleniş yayınları 2016 ercankosmanoglu@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi