Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Ah Güzel İstanbul...
Ah Güzel İstanbul...
Ah Güzel İstanbul bir şarkı sözüdür. İstanbul ülkemizin en kalabalık, en sıkışık şehri. 1950 yılından sonra köyden şehre göçle artan nüfus ve getirdiği sorunlar, son yirmi yılda daha da arttı. İstanbul'da 17 kaldıktan sonra 2006'da Gaziantep'e gelmiştim. O yıllarda trafik ve ulaşım sorunu ciddi boyutlarda idi. Belediye otobüsü ve dolmuşlarda çok yolculuk yaptım. Eskiden dolmuşlar ayakta giderken başınız eğmek zorunda kalırdınız. On dört kişilik dolmuşa 30 kişini bindiği olurdu. Belediye otobüsleri hınca, hınç dolu olur. İnecek yolcuya izin vermek eziyet haline gelirdi. İstanbul AKP'nin iktidar olduğu son on sekiz yılda önceki yıllara göre çok daha zor bir şehir haline geldi. Aşırı yapılaşma şehri bitirdi. Sürekli imar planı değişikleriyle pek yer konut ve AVM alanı haline getirildi. Zeytinburnu, Ataköy bunun son örneklerinden. Kısaca adım atacak yer kalmadı. En son üçüncü havalimanı, 3. köprü şehrin son yeşil alanlarını yok etti. Metrobüs, Metro ve Marmaray gibi toplu ulaşım araçları olmasına rağmen toplu ulaşım ve trafik 20 yıl öncesine çok daha sıkışık.
Bu koronavirüs salgınında da vakaların çoğunluğu İstanbul'da . 1 Nisanda yapılan ilk açıklamada vakaların yüzde 60’ının İstanbul'da olduğu açıklanmıştı. Şu anda bu oranın daha da artması söz konusudur. 112 bin vakanın büyük olasılıkla yüzde 70'inin yani 85 bininin İstanbul’da olsa gerektir. Bu hesaba göre toplam 2900 vefatından yüzde 70' i olan 2030'unun İstanbul'dan olması gerekir. Diğer ülkelerde koronavirüs vakalarının olduğu yerleşim bölgeleri açık olarak belirtilir iken ülkemizde, vakaların yerleri konusunda verilmemektedir. Yine bütün ülkelerde vakaların çok görüldüğü şehirlerde, özel önlemler alınır iken İstanbul'da bu önlemler alınmamaktadır.
Bu kadar çok vakanın olduğu İstanbul'da Sağlık Çalışanlarınızın durumu da zora girmektedir. Türk Tabipleri Birliği'nin raporuna göre tüm ülkeden bildirilen 3474 Covid-19 enfeksiyonu geçiren sağlık çalışanı olduğu, bunun 2005'inin İstanbul'da olduğu açıklanmıştır. Sağlık Çalışanını korumak, bu salgının önlemede ilk önce yapılması gereken iştir. Bu nedenle Sağlık Çalışanlarının kişisel koruyucu ekipman eksiği olmamalıdır. Oysa aynı raporda sağlık İstanbul'da çalışanlarının yüzde 40'ı tıbbı maskeye erişim konusunda sorun yaşadıklarını belirtmektedir.
28 Nisan itibarıyla diğer illerde Covid-19 ile ilgili önlemler daha kolay alınır iken İstanbul'da büyük zorluklar yaşanmaktadır. Salgının tepe noktasına ulaştığı artık vakaların azalmaya başlayacağı söylenmektedir. Bu söylenince hemen AVM'lerin açılmasından söz edilmektedir. Oysa kapalı AVM'ler yeterince havalandırılmadığı için salgının yayılmasında büyük bir risk oluşturmaktadır. Koronavirüs salgınının alacağımız en büyük derslerden biri şehirlerdeki yapılaşmalar ne kadar bozuk olursa, salgın o kadar büyük boyutlara kolayca ulaştığını görmektir. Koronavirüs enfeksiyonunu önlemenin birincil yolu kişiler arasındaki fiziksel mesafeyi korumaktır denmektedir. Bu salgın sırasında en çok bu sözü duyuyoruz. Şehirlerimizi salgınlardan korumak içinde binalar arasındaki mesafeyi açmamız gerekiyor. Başka yolu yok.
Başta İstanbul olmak üzere tüm şehirlerimiz bu salgından önemli dersler çıkarmak zorundadır. Salgından en çok emekçi halkımız ve sağlıkçılarımız etkilenmektedir. Emekçilerin haklarını gözeten bir iktidar, ancak salgından doğru dersler çıkarır bunu da unutmayalım. yenicizgihaber
ercankosmanoglu@hotmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.