CUMHURİYETİN 90. YILI

Geçen 90 yıl içinde birçok değişim oldu. Bütün dünya değişirken Türkiye’de değişimin olmaması olası değildi. “Değişmeyen tek şey değişim”dir. Değişimin ne olduğu, nasıl olduğu ve kimin yararına olduğu önemlidir. 90 yıldaki değişime bir göz atalım ama en son söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Değişim ve kazanım adına yapılan hemen bütün düzenlemeler, iç ve dış dinamiklerin etkisiyle olmuştur. Dış dinamikler, emperyalist-kapitalist sistem, Türkiye’nin jeo-stratejik, bölgesel rolü dikkate alınarak Türkiye’ye biçtiği rol nedeniyle müttefik bir alan içinde tutabilmek için, çok partili rejime geçişten, uluslararası ve bölgesel toplulukların üyesi olmasına dek belirleyici olmuştur. İç dinamikler de, ezilen-emekçi halkların örgütleriyle kesintisiz yılmaz bir mücadele ve ödenmiş bedellerle birtakım değişimler ve kazanımlara yol açmıştır. Kimin için sorusunun karşılığı ise, “halka rağmen, halk için” yapıldığıdır. Şimdi 90 yıl üzerine çok şey söylenecek, yazılacak ve 90 yılın ne getirdiğinin ve ne götürdüğünün gerçek yanıtı aranacaktır. Bunun doğru ve gerçek yanıtı nasıl bulunabilir; •          TBMM’de Cumhuriyetin 90 Yılı Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. •          Siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanda yetkin kişilerden oluşan bağımsız bir kurul oluşturularak bir araştırma-inceleme yapılmalıdır. •          Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu oluşturularak bir yüzleşme sağlanmalıdır. Kuşkusuz, bugünü ve yarını hazırlayacak olan geçmişin toplumsal yapısıdır. Türkiye Cumhuriyetinin 90 yılının dokusunu oluşturan da geçmişin yapı taşlarıdır. Cumhuriyete giden yolun yapı taşları da, Cumhuriyet öncesi hükümetleri peş peşe deviren bir gelenek ile İttihat-Terakkinin Cumhuriyete devrettiği tekçi ideolojinin otoriter, militer, ayrımcı tutumudur. Bunun ne sonuçlar doğurduğu, hepsi açığa çıkarılmalıdır. Cumhuriyetin Mustafa Kemal önderliğindeki kurucu kadrosunun ideolojisi demokratik cumhuriyetin inşasına yol açmamıştır. 90 yıl iç ve dış düşmanlar gerekçesi Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde en büyük engeli oluşturmuştur. Eşit ve özgür, bir arada yaşam kurulamamıştır. Demokrasi, barış, adalet ve üretim kültürü yerine şiddet, çatışma, savaş, ayrışma ve tüketim kültürü yerleşmiştir. Oysa, uluslararası ve bölgesel topluluklardan çıkan sözleşme ve bildirilere kaynaklık eden İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin başlangıç bölümünde; insanlık ailesinin tüm üyelerinin onurunu, eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğu; insan haklarını göz ardı ederek hor görmenin insanlık vicdanını yaralayan barbarca eylemlerle sonuçlandığını ve insanlığa söz ve inanç özgürlüğüyle, korku ve yoksulluktan arınma özgürlüğünden yararlanacağı bir dünyanın herkesin en yüksek beklentisi olduğunun ilan edildiğini; insanın zorbalık ve baskıya karşı son bir yol olarak ayaklanmaya başvurmak zorunda bırakılmaması için, insan haklarının hukuk düzeniyle korunması gerektiğini duyurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. yılında bu çağrıdan ne denli uzak olduğunun binlerce örneği vardır. 90 yılda açığa çıkarılmamış insanlığa karşı işlenmiş suçlar, nefret suçları, savaş suçları ile insan hak ve özgürlüklerinin kara tarihi yazılmıştır. Suçlu ayağa kalk, diye bağıralım, kimler ve kaç kişi ayağa kalkacak, görelim. Şimdi sorun, Türkiye cumhuriyetini yüzüncü yılına kimin ve nasıl taşıyacağıdır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akın Birdal Arşivi