Azin Rakhtshah
Çocuk Katilleri ve Cinayetler: Toplumsal refah, bilinçlenme ve öz gelişimin rolü
Çocuk Katilleri ve Cinayetler: Toplumsal refah, bilinçlenme ve öz gelişimin rolü
Türkiye'de son yıllarda artan çocuk cinayetleri, istismarı ve kaybolan çocuk vakaları, toplumda büyük bir travma yaratıyor. Çocukların öldürülmesi, sadece bir suç olayı değil, aynı zamanda toplumsal bir felakettir. Ancak bu tür trajik olayları anlamadan ve buna karşı etkin bir çözüm geliştirmeden önce, toplumun yapısal sorunlarını, özellikle ekonomik zorlukları göz önünde bulundurmak gerekir. Çünkü çocuk cinayetlerinin ve kaybolmalarının ardında sadece bireysel suçluluklar değil, aynı zamanda derin toplumsal eşitsizlikler ve maddi refah eksiklikleri de yatmaktadır.
Toplumsal refahın sağlanması, suçların ve özellikle çocuklara yönelik şiddetin önlenmesinin temel unsurlarından biridir. Bu yazıda, çocukların güvenliğini sağlamada toplumsal refahın rolünü, gelir yetersizliğinin ve alım gücünün toplumda nasıl büyük bir tehdit oluşturduğunu ele alacak, ardından toplumsal bilinçlenme ve öz gelişim gibi unsurları da tartışacağım.
Toplumsal Refah: Ekonomik Zorluklar ve Suç İlişkisi
Toplumun ekonomik refah düzeyi, suç oranları üzerinde doğrudan etkili olabilir. Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik krizler, enflasyon, yüksek işsizlik oranları ve gelir eşitsizliği gibi unsurlar, toplumsal huzuru tehdit etmekte, aynı zamanda şiddet eğilimlerini artırmaktadır. Özellikle düşük gelirli kesimler, hem maddi hem de psikolojik olarak daha kırılgan hale geliyor. Bu kırılganlık, bireylerin suç işleme potansiyelini yükseltebilir.
Alım gücündeki zayıflama, ailelerin yaşam standartlarını düşürerek sosyal huzursuzlukları artırıyor. Ekonomik sıkıntılar çeken bireyler, çocuklarını sağlıklı bir şekilde yetiştirmek, onları eğitmek ve güvenli bir ortamda büyütmek konusunda ciddi zorluklar yaşıyor. Bu zorluklar, bireylerde stres, öfke ve psikolojik travmaların birikmesine yol açarken, toplumsal huzursuzluklar şiddeti körükleyebiliyor.
Özellikle ekonomik yoksulluk içinde yaşayan ailelerde, çocukların ihmal edilmesi veya şiddete uğraması daha yaygın hale gelebilir. İhtiyaçlarını karşılayamayan, temel yaşam şartlarından yoksun kalan bireyler, sık sık öfke kontrolü sorunları yaşar ve bu durum, aile içi şiddet, istismar ve daha da kötüsü, çocukların öldürülmesi gibi trajik sonuçlara yol açabilir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Adli İstatistik verilerine göre, 2008-2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuk kayboldu. Bu sayının ne kadarı cinayetle sonuçlandı ya da ciddi bir istismara uğradı, ne kadarı gerçek anlamda bulundu ve güvenli bir şekilde ailesine teslim edilebildi? Bu kaybolan çocukların birçoğunun ardında, ekonomik yoksulluk, güvenlik eksiklikleri ve ihmal yer alıyor olabilir. Toplumda çocukların güvenliğini sağlamak için öncelikle ekonomik eşitsizlikleri ve yoksulluğu ortadan kaldırmak gerekir.
Toplumsal Bilinç ve Değerler Sistemi
Toplumsal refah düzeyinin artırılmasının yanı sıra, çocuk cinayetleri ve şiddetle mücadelede toplumsal bilinçlenme de kritik bir öneme sahiptir. Çocukların öldürülmesi ve istismarı, yalnızca bir suç meselesi değil, aynı zamanda bir toplumun değerler sisteminin derin bir yansımasıdır. Eğer toplumsal değerler, şiddeti ve gücü meşrulaştıran bir anlayışla şekillendirilmişse, bu, bireylerin sağlıklı bir şekilde sosyal ilişkiler kurmasını engeller ve şiddeti normalleştirir.
Eğitimde, şiddetsiz bir toplum için temel değerlerin öğretilmesi gerektiği açıktır. Empati, hoşgörü, sevgi ve saygı gibi insani değerler, toplumun her kesiminde özellikle de çocuklar arasında yaygınlaştırılmalıdır. Ancak toplumsal değerlerin bu şekilde şekillenebilmesi için, aile içindeki sevgi ve güven ortamı büyük önem taşır. Eğer bir çocuk, şiddet, öfke veya ihmal gibi olumsuz duygusal koşullarla büyürse, bu travmalarını bir sonraki nesle aktarma riski taşır.
Toplum, şiddetle mücadele konusunda daha bilinçli bir yaklaşım geliştirmeli; sadece yasaların değil, aynı zamanda insanların birbirlerine karşı duyduğu sorumluluğun da arttırılması gerektiğini kabul etmelidir. Toplumsal normlar, şiddeti hiçbir şekilde meşrulaştırmamalı, aksine şiddet karşıtı bir toplum yapısı oluşturulmalıdır.
Toplumsal Öz Gelişim: Duygusal Zeka ve Bireysel Sorumluluk
Toplumsal refahın artması, yalnızca ekonomik kazançla değil, aynı zamanda bireylerin psikolojik ve sosyal gelişimi ile de ilgilidir. Çocuk cinayetlerinin ve şiddet vakalarının artmasının arkasında, sadece düşük gelirli aileler değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel sağlığı bozulmuş bireyler de bulunmaktadır. Toplumsal öz gelişim her bireyin kişisel sorumluluğu olmalıdır. İnsanlar, sadece ekonomik olarak değil, aynı zamanda ruhsal ve duygusal açıdan da güçlü olmalıdır.
Bu bağlamda, eğitim sistemine duygusal zekâ, öfke kontrolü, stresle başa çıkma ve empati geliştirme gibi becerilerin eklenmesi gerekir. Özellikle çocuklara yönelik eğitimlerde, sadece akademik başarıya değil, duygusal gelişime de büyük önem verilmelidir. Eğer toplumun her bireyi, duygusal zekâ ve öfke kontrolü konusunda daha sağlıklı bir gelişim gösterirse, şiddet ve suç oranları da düşer.
Bunun yanında, toplumsal öz gelişim, sadece bireysel düzeyde değil, kolektif bir bilinçle gerçekleşmelidir. Toplumdaki bireyler birbirlerine karşı daha hoşgörülü, anlayışlı ve saygılı olmalıdır. Psikolojik destek ve rehberlik hizmetlerinin daha erişilebilir ve yaygın hale getirilmesi, şiddet eğilimli bireylerin tespit edilip erken müdahalede bulunulması, toplumsal huzurun artırılmasına büyük katkı sağlayacaktır.
Çocukların Güvenliği ve Toplumsal Sorumluluk
Çocuk güvenliği, sadece devletin ya da güvenlik güçlerinin sorumluluğu değildir. Bu, her bireyin ve toplumun ortak sorumluluğudur. Aileler, çocuklarını yalnızca akademik başarıya değil, duygusal ve psikolojik açıdan da sağlıklı bireyler olarak yetiştirmelidir. Aile içindeki şiddet, kaybolmalar veya istismar vakaları, yalnızca ekonomik yetersizlikle değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin eksikliği ile de bağlantılıdır.
Son olarak, toplumun her kesiminde daha fazla farkındalık oluşturulmalı ve çocuklara yönelik şiddet ve istismarın önlenmesine dair daha kapsamlı politikalar hayata geçirilmelidir. Devletin, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın birlikte hareket etmesi, çocukların korunmasına dair önemli bir adımdır. Toplum olarak, sevgi ve saygı temelli bir yaşam anlayışını benimsemeli ve her bir çocuğu, toplumun ortak bir sorumluluğu olarak görmeliyiz.
Sonuç
Çocuk cinayetleri ve kaybolan çocuk vakaları, toplumun hem ekonomik hem de toplumsal yapısının derin yaralarına işaret etmektedir. Ekonomik refahın sağlanması, toplumsal bilinçlenme, bireysel ve toplumsal öz gelişimle birlikte, şiddetsiz bir toplum oluşturmanın temellerini atmak mümkündür. Toplumun her kesimi, çocukların korunmasına yönelik bu mücadelede sorumluluk almalı ve çocuklarımıza daha güvenli, sevgi dolu bir gelecek bırakmak için ortak bir hareket içinde olmalıdır. www.yenicizgihaber.com
NOT:
Yeni Çizgi Gazetemiz 'in kıymetli takipçileri ve okuyucularımız gazetemizin facebook sayfası spam nedeniyle bir süredir kapalı.
Bu nedenle Yeni Çizgi Haber için yeni ek sayfa açmak zorunda kaldık.
Siz kıymetli okuyucularımızın bizi, yeni açtığımız şu hesaptan takip etmenizi rica ederiz.
https://www.facebook.com/profile.php?id=61564912765480
Ayrıca diğer sosyal medya hesaplarımız da aşağıda yazılı, takip eder, gelen reklamlara tıklayıp çıkarsanız bize de destek vermiş olursunuz teşekkürler.
https://www.instagram.com/yenicizgigazete/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.