Başkanlık ve Suriye

Arap ülkeleri başlarındakilerden kurtulmak için birbirine yakın zamanlarda ayaklandılar. Çünkü o ülkelerde her şeye başlarındakiler karar veriyor, halklar görmezden geliniyordu. Başkan ölünce onun yerine yakını geçiyordu. Suriye ortada. Saddam ve ailesi ortada, böyle olunca da bu ülkelere karışmak çok kolay oluyordu. Tüm bu acılar çevremizde yaşanırken bizimkiler de komşumuzun başındaki gitsin diye o ülkenin içine kadar girmişken biz neden BAŞKANLIĞI getirelim? Aklımızdan zorumuz mu var? Bu gün yaşadığımız olumsuzlukların on katını yaşayacağız. Ülke dış müdahalelere açık hale gelecek. Araplar intikam peşine düşecekler. İsraf, savurganlık, ihtişam daha da artacak. Belki birkaç saray daha yapılacak. Bunları bizden çok daha iyi bilen birkaç sözde akademisyen ve besleme medyadan birkaç kişi her akşam Menemen testisi gibi ekran başına dizilip, başkanlığa karşı olanların karşısında bozuk plak gibi dönmelerinden insan olarak hicap duyuyoruz. Ayıptır, günahtır. Birkaç kuruş para, mevki, geçici pohpohlanma için ülkenizin geleceğiyle oynamayın! OHAL ile KHK ile yönetildiğimiz bu süreçte nasıl saydam, olumlu kararlar alabiliriz ki... AKP’li vekillere boş kağıt imzalatmak işe su karıştırılacağının açık göstergesi değil mi? Başkanlığa karşı olanları rehin alma bu işin üçkağıtçılıkla gerçekleştirileceğinin açık delili değil mi? Cumhurbaşkanlığı, diğer seçimler eşit koşullarda mı yapıldı? Sayısız televizyon kanalını kapatın, vekilleri içeri atın, seçilmişleri saymayın. Derneklerin kapısına kilit vurun, beraber yürüdüğünüz, ıslandıklarınızla çıkar çatışması yüzünden bozuşun, halkı tankların önüne atın, ölmelerine neden olun; yakınlarınızın, çevrenizin ise burnu kanamasın... Sonra da bize BAŞKANLIK saçmalığını yutturmaya çalışın... ZOR DOSTUM ZOR.   SURİYELİ Bu gün Emperyalist ülkelerin ilk önce başa getirdiği zalimleri sonra da halkın başına bela ettikten sonra oluşan durumdan yararlanarak içlerine her yönüyle müdahale ettikleri Suriye'den Antep'te sürgünde olan Halepli üniversite öğrencisi bir Arap kızımızla tanıştık. Antep'teki sivil toplum örgütleriyle ilişkili ve onlardan aldığı yardımları hem şehirlilerine ulaştıran biri. Savaş öncesi Suriye'nin durumuyla bugün gelinen durumu analiz ettik. Antep’te 500 binin üzerinde Suriyeli olduğunu belirtti. Ben yabancı bir ülkede neden bu denli kadınlarınız çocuk dünyaya getiriyor? Yazık değil mi? Hem çocuklar hem de kadınlar yıpranıyor. İyi beslemiyorlar. Koşullar iyi değil, dediğimde " Bizler çokça şehit verdik. Onların yerini doldurmalıyız. Biz 10 kardeşiz. Babam ikiz kardeşlerimin olmasını istiyor. Ben de evlenirsem 12 çocuğum olsun, isterim." diye yanıt verdi. Zihniyet bu. Tabi ben de arkadaşlarım da bu düşünceyi düzeltmek için bayağı uğraştık. Suriyelilerin Türkiye'nin onlara verdiği tüm maddi desteğin Avrupa'dan geldiğini ,Türkiye'nin amacını da merak ettiklerini kızımız kanalıyla öğrendik.." Bizleri Arap ülkeleri kabul etmedi. Türkiye neden kabul etti?" sorusuna da gereken yanıtı verdik. Avrupa ülkeleri sizi belli sayıda kabul ediyor, dediğimizde "Hayır, istesem şimdi Avrupa ülkelerinden birine gidebilirim." yanıtını aldık.. Avrupa Suriyelilerin okumamışlarını değil, okumuşlarını, onlara uyum sağlayabileceklerini istiyor. Haklı da. Bakıyorum da bizim onları etkilememiz gerekirken onlar bizleri etkiliyor. Bazı kadınlarımız onlar gibi giyinip kuşanıyorlar. Tüm bu kolaylıklara karşın bu kızımız Türkiye vatandaşı olmak istemediğini, bir Türkiyeli erkekle de evlenmeyi düşünmediğini belirtti. Evlenenlere de sert tepkide bulundu. Kadınların eşlerinin gözüne girmek için mücadele ettiklerini, onlarda bir erkeğin dört kadınla evlenebildiğini vb. anlattı. Umarız, tez zamanda Suriye'deki bu iğrenç savaş biter ve onlar da ülkelerine dönerler. Carablus'a gidenler varmış. Tüm arzuları Rakka'nın IŞİD'ten temizlenmesi.      

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Atiye Okay Arşivi