Yeni huzur ülkesi "Yokluk"..

Yeni huzur ülkesi "Yokluk"..

Tanzimat’la birlikte bu coğrafyaya sirayet eden pozitivizm akımı o güne dek alışık olunmayan kavramları da hayatımıza dahil etmiştir. O güne kadar eleştirilen ya da övülen, kişi iken bu dönem itibari ile kavramlar tartışılmaya başlanmıştır.

İnsan ve kâinat yoklukta var olan ve mutlak hakikatin (Allah) sadece evrendeki yansımalarından ibarettir. Bu anlayış hemen hemen tüm divan ve tasavvuf şairlerinde ana felsefe olmuştur. O yüzden bu şairler genellikle sosyal meselelere ilgi duymamışlardır.

Dönemin Akif Paşası geleneklere uyarak Adem Kasidesinde varlıktan kurtulma özlemi içindedir. Ancak onun bu özlemi diğer şairler gibi inancından ziyade yaşadığı sosyal ve siyasi hayattan ileri gelmektedir.

Akif Paşa Osmanlı devletinin topyekûn bir çöküş içinde olduğu dönemde yaşamış, siyasi hayatında da her türlü entrika ve çirkefliklere şahit olmuştur. Bu durum Akif Paşa’nın varlıktan uzaklaşmasına, yokluğu aramasına sebep olmuştur.

Kaside her şeyden önce gelecekten ümitsiz, hayattan mustarip bir şairin ruh halini ortaya koyar. Bu ruh hali içinde bulunduğu durumun aslında özeti niteliğindedir.

İhtiraslarının kurbanı olan şair, emellerine ulaşmak istemiş, fakat hayat buna bir türlü izin vermemiştir.

O halde hayatta var olmanın ne anlamı olabilir ki…

Hayattan kopmuş ve muzdarip insanlar kendilerini bu ızdıraptan kurtaracak şeyler hayal ederler.

Ahmet Haşim, bedeni çirkinliğini ve bu çirkinliği yüzünden kadınlara karşı soğuk olmasının ıstırabını mehtaplı gecelere sığınarak gidermeye çalıştı.

Yahya Kemal, yıkılmış ve yok olmaya yüz tutmuş koca bir medeniyetin vermiş olduğu ıstırabı Osmanlının ihtişamlı dönemlerini hayal ederek adeta o günlere giderek telafi etti.

Fuzuli “Gelin ey ehl-i hakikat, çıkalım dünyadan / Gayr yerler gezelim özge sefalar görelim” diyerek insanları mükemmel ve gerçek olmayan bu alemden çıkmalarını hakiki varlık ve alemlere yolculuk etmeye davet eder.

İşte Akif Paşa da kaside de varlığı beğenmiyor, ondan kurtulmak istiyor. Fakat onun göçmek istediği yer ne bu dünyada bir yer ne de ahirettir.

Ümitlerini de kaybeden şair, ademi (yokluğu) özlemektedir.

O yokluğu mutlak bir sükun olarak niteliyor.

Nitekim daha kasidenin başında yokluğu övüyor ve onu mutlak bir huzur ülkesi olarak niteliyor.

Akif Paşa, ızdırap ve yokluğu tariflerken aslında bir felsefe ortaya koyuyor.

İnsanın ızdırap çekmesinin ana sebebini insanın veya varlığın hem var hem de yok olmasına bağlıyor.

Kâinat bir tezattan ibarettir. Bu tezat varlık ve yokluktur.

İnsan mantığı bir şeyin hem var hem de yok olamayacağını söylese de var olan her şey bir gün yok olmak için var olmaktadır.

Yok olmayan tek bir hakikat vardır ki o da tasavvufçuların ifade ettiği üzere yokluğu ve varlığı zatında taşıyan tek varlık, yani Allah’tır.

Sonuç olarak Adem Kasidesi eski dünyamızın bütün ıstıraplarını ortaya koyarak bir bitişi ve sonu izah etmiştir.

Kaside adeta dünyanın çöküşünü anlatmaktadır.

Yok olmayı isteyen bir medeniyet neticede amacına ulaşmış ve yok olmuştur.

Bu kaside ölüm fikrine dayanan bir medeniyetin adeta en son karanlık şarkısıdır.

Şimdi bu şarkının ızdırabını tüm dünya olarak çekiyoruz ve çekmeye devam edeceğiz. Yeni bir şarkıya, yok olacak yeni bir varlığa ihtiyaç vardır…  www.yenicizgihaber.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doğan Atmaca Arşivi