Ender İmrek
Suriye Savaşı'nda yeni boyut mu?
Yayınlanma:
Güncelleme:
ABD, Suriye’nin Humus yakınlarındaki Şayrat Hava Üssü’ne dün sabah erken saatte bir saldırı düzenledi. Akdeniz’deki 2 savaş gemisinden 59 Tomahawk füzesi fırlatarak vurduğu Şaryat Üssü’nde 6 Üst düzey komutanın öldüğü, 14 savaş uçağının da imha edildiği belirtiliyor.
Saldırının İdlip’de düzenlendiği iddia edilen kimyasal saldırı gerekçe gösterilerek hızla yapılmış olması, kimyasal gaz kullanımı konusundaki kuşkuları da arttırmış oldu. Zira Suriye yönetimi bu iddiaları ilk andan itibaren kesinlikle reddetti. Rusya’da ısrarla Suriye yönetiminin elinde kimyasal gaz bulunmadığını, 2014’te BM tarafından imha edildiğini belirtti.
Yine Suriye yönetiminin yaptığı açıklamada Nusra Cephesinin kimyasal silah ürettiği depoyu vurduklarını belirtmişti.
Dolayısıyla, ABD’nin dün sabahki hava saldırısı önceden planlanmış ve şüpheli bir gerekçenin arkasına sığınılarak yapılmış bir saldırı gibi görülüyor.
Burada bir parantez açarak belirtmek gerekirse, İdlip’teki saldırı ve katliamdan sonra kimyasal gaz kullanılması halinde alınması gereken hiçbir önlemin alınmaması, cesetlerin alelacele, çıplak ellerle, ağız ve burun açık halde toplanması ve defnedilmesi de bu iddia hakkında kuşkuya neden olmaktadır. Hâlâ bağımsız bir heyetle bu iddianın araştırılıp dünya kamuoyunun bilgilendirilmediği de eklenmelidir.
Yeniden üs saldırısına dönecek olursak, ABD’nin bu saldırısı, şimdiye kadar Suriye topraklarında IŞİD’e karşı hava saldırıları yapan ABD’nin Suriye rejim kuvvetlerine karşı yaptığı ilk saldırıdır.
Bu “Kimyasal gaz kullanıldı” iddiası ile yaşanan ani gelişmenin bundan sonra da bu yönde bir seyir izleyip izlemeyeceği hakkında bir tahminde bulunmak zor olsa da, rahatlıkla söylenebilecek olan ise; Suriye savaşının çeşitli gerekçeler bulunarak sürdürülecek olduğudur. Yeni bir boyut kazanıp kazanmayacağını da gelişmeler gösterecektir.
Mevcut gelişmelere bakınca, ABD ve Rusya’nın başını çektiği iki savaş kampının nüfuz alanları ve iktidar kavgasında Suriye’yi bir satranç tahtası olarak değerlendirmeye devam edecekleri yönündedir. Çeşitli gerekçeler diyoruz, çünkü bombardımanın gerekçesi olarak gösterilen İdlip’teki saldırıda sarin gazı kullanılması hala açıklığa kavuşmuş değil. ABD’nin bu iddiayı bir “Tanrı’nın bir lütfü” olarak hızla değerlendirdiği görülüyor.
Her ne kadar ABD tarafından yapılan açıklamada “Bundan sonra da bu tür bombardımanların yapılacağı anlamına gelmemektedir” mealinde açıklamalar yapılmış olsa da, bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceği, Rusya’nın göstereceği tavır ve elbette BM’nin ilgili kurumlarının bu alanda göstereceği tutumla da açıklık kazanacaktır.
İdlip saldırısından hemen sonra ortaya atılan kimyasal gaz kullandı” iddiasını başından beri reddeden Rusya, saldırıyı, “Devlet hukuku ihlali” olarak değerlendirdi ve uluslararası platformlara taşıyacağını açıkladı.
Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “Devlet Başkanı Putin, Suriye’ye Amerikan saldırılarının egemen bir devlete, devletler hukuku ihlal edilerek ve uydurma bir bahaneyle yapılmış bir saldırganlık olduğunu düşünmektedir” açıklamasında bulundu.
Yine Rusya Parlamentosu Savunma Komisyonu Başkanı Viktor Oserov yaptığı açıklamada; Bombardımanın terörizm ile mücadeleyi zorlaştırabileceğini belirterek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini acilen toplanmaya çağıracaklarını duyurdu. Bu tür girişimlerin ABD ile iş birliğinin sona ereceğine de dikkat çekilmiş olması, nasıl ABD açıklığa kavuşturma gereği duymadan “Kimyasal gaz kullanıldı” gerekçesiyle Suriye’deki bir hava üssünü bombaladıysa, Rusya’nın da yeni gerekçeler yaratarak savaşta yeni bir boyut yaratması bir olasılıktır.
Bu yazının yazıldığı dakikalarda Rus Dışişleri Bakanlığından yapılan bir açıklamada iki yönlü bu gelişmelerin yaşanabileceğine işaret etmektedir.
Astana görüşmeleri öncesinde yaşananların görüşmeleri etkileyeceğini söylemek güç değil. Rus Dışişleri, ABD’nin Suriye’yi vurmasıyla ilgili olarak BM Güvenlik Konseyinin (BMGK) acil toplanması çağrısı yaptı. Ve Rusya’nın, Suriye’de ABD ile imzalanan uçuş güvenliği anlaşmasını durdurduğu açıklandı.
Rusya ve İran saldırıyı sert bir tepkiyle kınarken, Suudi Arabistan, İsrail, Türkiye gibi ülke yönetimlerinin ABD’ye tam destek sunmaları ise dikkate değer bir durum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.