Mehmet İletmiş
SEVGİ VE NEFRET...
Yayınlanma:
Güncelleme:
Türk dil kurumu sözlüğünde SEVGİ; "insanı bir şeye yada bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu" olarak tanımlanıyor.
Aynı sözlükte NEFRET ise; "bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu, tiksinme, tiksinti" diye ifade ediliyor.
Bana göre bu iki duygu da tamamen insani ve karşılıklı birer duygu. Yani siz birisine karşı sevgi besliyorsanız ondan kesinlikle benzer bir karşılık görürsünüz. Ama az, ama çok. Nefrette tam böyle bir şey. Siz birisinden nefret eder, tiksinirken, onun size sevgi duymasını bekleyemezsiniz.
Yani tamamen karşı ve karşıtlığı olan iki duygu, sevgi ve nefret.
Başbakan yardımcısı sayın Bülent ARINÇ iki gün önce ne söylüyordu peki. "Biz % 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan % 50 de bir nefret söylemine dönüşüyor" Ne anlama gelir bu açıklama? Bu halkın yarısının öteki yarısından nefret ettiği anlamana gelmiyor mu?
Evet; siz söylemlerinizin çoğunu bizimkiler ve ötekiler üstüne kurarsanız sonuç kaçınılmaz olarak bu noktaya gelir. Tabi sayın Arınç bu konuşmasında kendi cenahından kimi yetkilileri ve yetkilendirilmiş olanları uyarma gayreti içerisinde görünüyor açıkça.
Tabii Arınç'ın bu gayretini anlayışla ve taktirle karşılamak gerekiyor. Niye anlayışla karşılamalıyız, niye taktirle.
Sayın Arınç en azından oluşturdukları ortamın farkında. Toplumun yarısını ötekileştirdiklerinin ve onlara hasım gibi baktıklarının bilincinde. Taktirle karşılamalıyız çünkü; en azından asgari bilim ahlakına sahip bir insan olarak yarattıkları ortamı inkar edemiyor.
Cumhurbaşbakanın seçim mitinglerine başladığı ilk günden itibaren gene halkı bölen, kendilerinden olanlar dışında kalan kesimlerini hasım (Kelimeyi yumuşatmaya çalışıyorum. Yoksa düşman demem lazım) gösteren söylemlerinin, sivil toplum önderlerini ve iş çevrelerini tehdit eden açıklamalarının, bürokrasiyi hizaya getirme çabalarının farkında olan bir kişiliğin dışa vurumu sayın Arınç'ın durumu.
Bu arada vekil Başbakana da atıfta bulunuyor sayın Arınç. Yumuşak bir dil kullanmalı, ayrıştırıcı olamamalı gibi laflarla. Aslında sayın Arınç AKePE güncesini yakın takip eden birisidir. Ancak sanırım Vekil Başbakanın son günlerdeki parti kongrelerinde yaptığı konuşmaları takip edecek zaman bulamamış. Zira Onun kendisini atayandan daha ileri gitmekte olduğunu, kurduğu her bir kaç cümlenin birisinin hakaret dolu olduğunu, toplumsal kesimleri nasıl ayrıştırabilirim çabası içinde kıvrandığını görmemesi mümkün değildi.
Diyelim ki son günlerde kendi derdine düşmüş bir insan olarak bunları izlemeye zaman bulamadı. O zaman kendisine şunları hatırlatmak gerekmez mi.?
Toplumun yarısını oluşturan kadınları yok sayan, onları sosyal yaşamın dışına atmak isteyen ve hatta toplum içerisinde gülen kadınları iffetsiz sayan konuşmaları kim yapmıştı?
Gezi eylemleri sırasında " biz bizim % 50 yi evlerinde zor tutuyoruz " açıklamasını yapan o günkü resmi, bu gün fiili liderine sessiz kalan kimdi?
Kazandıkları her seçim sonrası oluşturulan bizimkiler ve ötekiler atmosferinde kendisinin payı ne kadardı?
Gene yardımcılığını yaptığı muktedir tarafından "Bi taraf olan bertaraf olur" tehditleri yapılırken kendisi bu dünyada değil miydi?
Daha geçtiğimiz hafta en bağımsız kurumlardan birisi olması gereken Merkez bankasının başkanı tehdit edilerek doların artmasına, dolayısıyla Türk lirasının erimesine sebep olun Cumhurbaşbakan toplumsal ve ekonomik bir krize sebep olurken sayın Arınç uzay gezisine mi çıkmıştı?
Bu ve buna benzer söylemlere yüzlerce örnek vermek mümkün. Yani eğer bu toplumun yarısı bir şeye veya bir kimseye bağlılık gösteriyor, diğer yarısı nefret ediyor ise bunun sorumlusu her halde ben veya sokaktaki herhangi bir insan olmasa gerek.
Şimdi bu ayrıştırma hususunda biz ne söyleyebiliriz ona bakalım.
Bu gün askerlik çağına gelmiş olan yeğenim Barış ve ikizi Sevgi doğdukları zaman bir hafta isimsiz yaşamışlardı. Rahmetli annem, "oğlum bu çocuklar seni bekliyorlar. Bebeklerinin adını senin koymanı istiyorlar" diye aradı beni.
Anne, bu gün ülkenin en çok neye ihtiyacı var diye sordum. Ve ben bir saat sonra kardeşimin evine gittiğimde ikizlerin adını annemin SEVGİ ve BARIŞ koyduğunu gördüm.
Bakmayın siz köşemizin adının "Ötekiler" olduğuna. Bu Onların söylemi olarak kalsın.
Anlatabildim mi acaba?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.