Mehmet İletmiş

Mehmet İletmiş

SAYILAR…

m2Yurdum yine yangın yeri… Yürekler yanıyor… gözündeki yaş kurumuş anaların, bacıların, eşlerin ve nişanlıların… Kan aktığı gövdeyi bile taşıyacak kadar yoğun akıyor… Hayatının baharını yaşayan, daha belki de sevdalısının elini bile tutamamış genç bedenler birer – beşer düşüyor. Bazen sayılarını bile doğru öğrenemiyoruz. Ama birileri çıkıp onların kan ağlayan ailelerine “ne mutlu size” diye nutuklar atıyor. Atılan her nutuğun, savrulan her tehdidin ardından toprağa düşen bedenlerin sayısı biraz daha artıyor. Kimisi inşaat işçisi, kimisi tamirci veya tornacı, kimisi babasının tarlasında ırgat iken “vatan görevi” diye askere gönderilen ya da çaresiz bir yaşamın kıyısında iken şu ya da bu şekilde polis, subay ya da ast subay veya uzman erbaş olmuş bu fidanlar niye kırılıyor? Hani onları kıranlar düşman bir devletin askeri filanda değil. Yine bu ülkenin insanı. Bu yurdun başka bir ailesinin fidanı… Yani ölen ile öldürülen bazen akraba veya komşu çıkıyor. Peki, bu kin ve düşmanlık niye? Kime yarıyor ve kime hizmet ediyor? Bir taraftan ölenlerin ailesi ömür boyu sürecek feryadına daha cenaze törenlerinde başlıyorken, diğer yanda ölenin ailesi çoğu zaman cenazesine bile sahip çıkamıyor. Yani demem o ki, ölende bu yurdun evladı öldüren de. “Şehit” sayılan da,” etkisiz” hale getirilen de. Peki, onları böyle kıyıcı yapan ne? Kime kıydıklarını bile bilmeden bu ölüm makinesine dönüşmenin ardında ne var? Bu ülkenin solcuları, sosyalistleri, komünistleri, sendikacıları ve hatta tatlı su aydınları bile “BARIŞ” diye feryat ederken bu adı konulmamış “kirli savaş” niye sürer, kim sürdürülmesini ister ve kim için, ne uğruna… Daha geçtiğimiz hafta “Dünya Barış günü” idi. Bir sürü salonda, TV. Ekranında ve birçok meydanda barış nutukları ve sloganları atılmadı mı? Durdurun bu kanı ve gözyaşını diye haykıran bunca insan hakkı savunucusu boşuna mı nefes tüketiyor? İlimizde örgütlü bulunan DİSK-KESK gibi sendikalardan alevi derneklerine, insan hakları derneğinden bir sürü siyasi partiye, özgür düşünce derneğinden tabip örgütlerine kadar onlarca örgüt “savaş yenilgidir, sonuçları çok acı bir yenilgi! Aklın yenilgisi, vicdanın yenilgisi, insanlık değerlerinin yenilgisi! Savaş vicdanı kör hırsların basit ama bedeli çok ağır çatışmalardır. Savaş insan canı üzerinden hesaplaşma, can üzerinden çıkar elde etmektir. Savaş doğa, insan, evren ve tüm canlıların ve yaşamın yenilgisidir” derken neyi ifade ediyorlardı? Kime sesleniyorlardı? Tekrar geriye dönüp düşünelim. Böyle bir kirli savaşın galibi olabilir mi? Kendi ellerinle yok ettiğin komşunu, katlettiğin doğayı ve içindeki milyonlarca canlıyı yeniden getirebilir misin?  Ya da kim getirebilir? Kayıplar kimin kayıpları olarak sayılacak? Kazanan kim olur? Evet, tüm toplum olarak şapkamızı önümüze koyup enine boyuna düşünelim. Böyle bir “ kirli savaşın” veya “ kör terörün” kazananı kim, kaybedeni kim olur? Bu uzun girizgâhtan sonra konumuza dönelim. 6 Eylül günü yurdumun bir bölgesinden gelen ölüm haberleri ile sarsıldık yine. Ama bu defa durum diğer zamanlardan ve diğer ölümlerden farklı bir tepki yarattı toplumda. Ve dahi bizi yönetenlerde. Ülkenin (Vekil) başbakanı stadyumda maç seyrediyor. Yanında yine böyle bir kör kurşunun babasını aldığı üç yaşında bir yetim ile. Aslında haber verilen saatten çok önce vuku bulmuş çatışmalarda ki ölümler üzerine apar topar başkente dönüyor. Güvenlik!!! Zirvesi topluyor. TSK nın başı açıklama yapar diye bekleniyor bir süre. Ama beyhude! Beylerin ne olduğundan bile yeteri kadar haberleri olmadığı anlaşılıyor. (bu yazı dün saat 17’de kaleme alındı, hala net bir bilgi verilmiş değildi) Asıl bombayı ise muktedir patlattı. Çıktığı yandaş kanalın yalaka gazetecisinin çanak soruları karşısında ne kadar rahat açıklamalar yapıyor iken birden bire bir açıklama çıkıyor… “ Eğer 7 Haziranda bir parti 400 vekil alsaydı ve anayasa yeniden yapılsaydı bunlar olmazdı” deyi veriyor. İşte yukarıda sorduğum soruları düşünürken bunu da beraber düşünün lütfen. Bu ülkenin geleceğinin kaç “kelle”ye bağlı olduğu biliniyor ama kaç genç bedenin toprağa düştüğü bilinmiyor o saatlerde. Varın bu sayıların ne anlama geldiğini siz sorgulayın artık. Tabi bu arada söyleyeni de beraber düşünerek ve ne söylemeye çalıştığını sorgulayarak…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet İletmiş Arşivi