PARİS

  Antepli ve Siverekli arkadaşlarımla dört günlüğüne Paris'e uzandık. Fransa’nın en büyük kenti. Nüfusu 12 milyon. Üç tane havaalanı var. Giderken de dönerken de Paris’te hiç sıkıntı çekmeden pasaport işlemlerimizi yaptık. Türkiye’de bu işlemleri gerçekleştirinceye kadar akla karayı seçtik. .Yüzlerce insan durmadan demir sınırlar içinde döndük. Pasaport Kontrolünde polis sayısının azlığından mı plansızlıktan mı insanlar adeta duruma nefret etti. Son olaylar nedeniyle her kurumda memur sayısı azaldı. Bu da vatandaşa doğal olarak yansıdı. Beni hem Paris'te hem de Petersburg'da en çok etkileyen manzara, kent planlanması oldu. Perspektif manzara şahane. Düzenli, geniş caddeler dar, sevimli sokaklar. Her apartman birer sanat eseri. Özellikle Sen Nehri'nin çevresindeki yapılar, Eyfel Kulesi'nden izlenen Paris, Louvur Müzesi'ndeki yapıtlar, Versay Sarayı, Notre Dam Katedrali vb. insanı ister istemez büyülüyor. Gördüklerimden çıkardığım sonuç: Ne zaman ki yöneticiler halktan uzaklaşıyor, Lale Dönemlerini yaşamaya başlıyorlarsa, halk geç de olsa bu kendini bilmezlere dersini veriyor. Rusya'da çarlar, Fransa'da Lui saltanatı vb. bu şekilde sonlandırılmış. Fransa'ya yakışmayan bir manzara beni de arkadaşlarımı da derinden sarstı. Paris'in en görkemli semtinde, kaldırımda, kucağında bebeği ve yorganın altında etraftan yardım bekleyen genç kadın, kendine insanım diyenleri doğal olarak etkiledi. Geceyi o koşullarda ve küçücük bebeğiyle nasıl geçireceği sorusu gece boyu mıh gibi beynime çakıldı. Kapitalizm, Emperyalizm, diktatörlükler en çok kadınlara ve çocuklara zarar veriyor, dedim. Ne yazık ki ülkemizde de binlerce yerli ve Suriyeli kardeşimiz perişan. Acil olarak bu insanların durumları düzeltilmeli. Düzeltmeye çalışanlar da engellenmemeli. Paris'te İzmirli iki arkadaşımız ve biz Siverekli arkadaşlarla hem şehirlimiz Merhum YILMAZ GÜNEY'le Türkiye'nin sevgilisi AHMET Kaya’nın mezarlarını ziyaret ettik. Doğal olarak iki değerli sanatçımızın yabancı ülkelere savrulmalarına, orada da ölmelerine isyan ettik. Aynı duyguları Nazım Hikmet'in mezarı başında da hissetmiştim. Beni sevindiren iki kardeşimizin de mezarlarının çiçekten görünmüyor olmalarıydı. Diyarbakırlı kardeşlerimiz sevgilerini belirten Diyarbakır Spor'un simgesi bir atkıyı da Ahmet Kaya'nın mezarına koymuşlardı. Tüm bunlara karşın beyaz mermerdeki renkli yazılar tümümüzü olumsuz yönde etkiledi. Her gelen Ahmet Kaya'nın yüzünün çevresindeki mermere adını yazmış. Ayıp... Görgüsüzlüğümüzü Paris'te de kanıtlamak zorunda mıyız ?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Atiye Okay Arşivi