Mehmet İletmiş
O NE DERSE O…
Yayınlanma:
Güncelleme:
Bütün yurttaşlarımız bir akıl tutulması yaşamıyor ise bu konuda bir yığın tepki ortaya çıkmalı diye düşünüyorum.
Bu konu nemi? Can DÜNDAR’ ın casusluğu!!!
Evet, bu ülkenin birçok yerinde birçok ülkenin casusları cirit atıyor. Şu Suriye iç savaşından sonra bütün sınır şehirleri ile birlikte Gaziantep’te de casusların kol gezdiği uzun zamandır söyleniyor, yazılıyor. Ama Türkiye’nin çok tanınmış, çok izlenen ve çok okunan gazetecilerinden birisi olan Can DÜNDAR’ ın böyle bir icraat içerisinde olacağına çok az insan inanır ancak. Bunlarda olsa olsa “bir kişinin” söylediği her şeye sorgusuz sualsiz inanmak gafletinde olanlar olur.
Ülkemin beyni ipotekli bir yığın insanının varlığı inkâr götürmez bir gerçek. Zira bir partinin “fiili lideri” gökten karpuz yağacak dese inanmaya teşne bir kitle tabanı var. Onlar neredeyse bu liderlerine ilahi bir güç atfetmeye bile başladılar. Ne söylese doğru, ne yapsa doğru. Meydanlarda yapılan din sömürüsü doğru. Yurttaşların kimlikleri üzerinden ayrıştırılmaları doğru. Türkiye’nin neresinde kurulu olduğu bilinmeyen fabrikada uçak üretildiği doğru. Üniversite öğrencilerinden harç almıyoruz söylemleri doğru. Dünyada barışık yaşadığımız bir ülke kalmadığı halde dünya lideri olduğumuz söylemleri doğru. Ülkemizde 17 milyon kayıtlı yoksul olduğu halde bunu reddeden açıklamalar doğru. Dış borcu iki yıllık bütçesine ulaşmış olan ülkemin IMF’ye borç verir hale geldiği safsataları doğru. Kısacası ne söylerse doğru. Bu liderden başka doğru söyleyen hiç kimsenin olmadığını sanıyorlar galiba.
Şimdi dün akşamki (31 Mayıs) yaptığı konuşmaya bir göz atalım artık. Ne diyor Sayın Cumhurbaşbakanımız. “Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ödeyecek. Öyle bırakmam onu.” Evet, tamda böyle söylüyor. Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni Can DÜNDAR için. Bu haberi yapmak casusluk faaliyeti diye kesin kararını da vermiş oluyor böylece. Gerçi bundan öncede o aramayı yaptıran savcıları, aramayı yapan askerleri, haber yapanları aynı iddialarla suçlamadılar mı?
Ve bütün bu söylenenlere inanan bir kitle varlığını sürdürüyor hala. Ee bre benim saf kardeşim, buna inanalım inanmasına da, o aramaların tutanaklarını, görüntülerini siz açıklayın bari. Bizde bu ülkenin casuslarının gerçek yüzlerini hep birlikte görelim.
Hâkiminden savcısına, askerinden gazetecisine kimlerin böyle bir ihanet içinde olduğunu en açık bir şekilde ortaya koyun. Adaleti, güvenliği, haberciliği kimlere emanet etmişiz, bundan sonra kimlere güveneceğiz iyice bir öğrenelim.
Yok, eğer bunları ortaya koymuyorlarsa, biz gerçekleri öğrenemediğimizden dolayı bu casuslar çetesi ile bilmeden bir ilişkiye girersek vebalini kime yükleyeceğiz? Yanı başımızda oturan bir gazetecinin, birçoğumuzun yolunun düşmek zorunda olduğu adliyelerdeki Hâkim veya savcının casus olup olmadığını biz nereden bileceğiz yoksa.
Hayır, sevgili kardeşim hayır. Duyduğunuz her şey doğru olamaz. Hele bunlar sırf bir seçim kazanmak uğruna söylenen şeyler ise tekrar düşünün inanmak için. Koca bir ülkenin insanlarının kaderleri, onurları, meslek ahlakları bir insanın iki dudağı arasından çıkan bir sözle yok edilmemeli.
Hem şu söze bir daha kulak verin. “Öyle bırakmam onu” Yahu eğer ona ne olacağına, ne yapacağına sen karar veriyorsan bu ülkenin mahkemelerine ne gerek kalıyor. Kaldır gitsin.
Yasalara, anayasaya ne gerek var. Çöpe at gitsin. Gerçi yasalara kendisinin uymadığı konusunda bir yığın örnek elde duruyor ya neyse.
Şimdi önümüzdeki Pazar günü yapılacak seçimlere dönelim. Gerçekten bir seçim yapacağız. Bu seçim Ülkemizde bir iktidar değişikliği seçimi olmayacak. Şu parti gitsin, yerine bu parti iktidar olsun diyebileceğimiz bir seçim değil bu. Bakın ben bu seçimin ne seçimi olacağını dair birkaç cümle ile anlatmaya çalışayım.
Bu seçim, kocaman bir ülkenin demokrasi ve hukuk devleti olarak devam edip etmeyeceğine karar vereceğimiz bir seçim. Bu seçim, bütün insanlarımızın barış içerisinde ve kardeşçe yaşayıp yaşamayacağına karar vereceğimiz bir seçim. Bu seçim, 77 milyon insanın kaderinin ve geleceğinin bir kişinin iki dudağı arasından çıkan buyruklarla yönetilip yönetilmeyeceğine karar vereceğimiz bir seçim. Bu seçim, ülkemizin modern dünyada komşuları ile barış içinde yaşayıp yaşamayacağına dair karar vereceğimiz bir seçim. Bu seçim, diktatörlüğe hızla sürüklenen bir ülkenin kaderinin belirleneceği bir seçim.
Ve bu seçim senin seçimin olacak. Ya kendin olacaksın ya da” O ne derse o olacaksın”.
Evet, dostlar seçim sizin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.