Mehmet İletmiş
NE HABER…
Yayınlanma:
Güncelleme:
Dünya’da yaşanan küresel ısınma nedeniyle buzullar eriyor… Amazon ormanları bile tehlike altında… Amerika kasım ayında Dünya’nın yeni başkanını seçecek… Rusya yeniden bir güç olma ve kapitalistleşme aşamasına giriyor… Ortadoğu kan gölü… Küresel bir ekonomik krizin eşikte olduğunu varsayan ekonomistler konuşmaya başladı…
Ne mutlu bizlere ki böyle sıkıntılardan uzak, güllük gülistan bir ülkede yaşıyoruz. Cumhurbaşbakanımızdan vekil başbakana, diğer nazırlarımızdan vekillerimize, valilerimizden muhtarlarımıza kadar el birliği etmiş, gece gündüz demeden ülkemizin refahı ve mutluluğu için çalışıyorlar. Öyle ki bazen günlerce evlerine bile gidemeden canları ceplerinde hizmet verme gayreti içindeler.
İşte bu fedakâr ve cefakâr yöneticilerimiz sayesindedir ki bizler huzur içerisinde uyuyabiliyoruz. Her sabah kahvaltı sofralarımızda zeytin ve peynir bulabiliyoruz. Hamd-ı senalar olsun ki karnımız tok, sırtımız pek yaşayıp gidiyoruz. Gelecek kaygısı taşımadan, sağlık ve sosyal güvenlik sorunu olmadan, kimseden ve hiçbir şeyden korkmadan yaşayabildiğimiz bir ülkemiz var ve biz bunları kocaman bir kadronun sayesinde anamızın ak sütü gibi hak ederek sürdürüyoruz.
Allah korusun, ya başımızda böyle bir yetişkin yönetici kadrosu olmasa ne yapardık???
Ülkemizin bir bölümünden her gün taşınan gencecik insanların ölümlerini seyrederdik ağlayarak. Büyük şehirlerimizin her hafta birisinde patlatılan canlı bombalar veya bombalı araçlarla parçalanan bedenleri topluyor olurduk. Çarşıya – pazara çıkamaz, acaba nerde bir terör saldırısının içinde kalırız diye korkudan dudaklarımız uçuklar, çocuklarımız altına kaçırırdı.
Çalışanlarımız emeklilik hayali bile kuramaz, emeklilerimiz ise açlık sınırının yarısı ücretlerle sürünmek zorunda kalırlardı. Banka kredileri ile yaşamak zorunda kalıp, her birimizin bankalara ortalama borcu 8.000 lirayı geçerdi. İcra dairelerinde bekleyen dosya sayısı nüfusumuzun yarısını aşar, insanlarımız ceplerinde borçlu bulundukları esnafın yerini işaretledikleri krokiler ile gezmek sorunda olurlardı.
Kadınlarımızın her gün iki üç tanesini sokak ortasında öldüren yakınları aramızda cirit atar, gençlerimiz evine beş dakika geç kalsa ana – babalar olarak diken üstündeymiş gibi rahatımız kaçardı. Okullarımızın çevresinde zehir satıcıları cirit atar, uyuşturucu kullanma yaşı 14 e kadar düşerdi. Üniversitelerimiz bilimsel eğitim dışında her şey ile uğraşır, kampüslerimiz polis karakolları ile donatılırdı. Her gün bir başka bahane ile devasa şirketlere baskınlar düzenlenir, gözaltılar ve tutuklamalar ile iş insanlarımız bile canından bezdirilirdi.
Televizyon ekranlarında her gün toplumun bir başka kesimine hakaret edilir ve gözdağı verilerek tüm toplum silikleştirilirdi. Cumhurun başına hakaret etti diye sayıları binlerle ifade edilen çocuklar bile gözaltına alınır ve tutuklanırlardı. Ülkemiz adeta bir ortaçağ ülkesi gibi açık cezaevine dönüştürülebilirdi.
Haber yaptıkları için gazeteciler hapsedilir, demokrasi ve barış isteyen her kesimden insan sorgulanır, akademisyenler işlerinden atılırlardı. Yargı sistemi çöker, mahkemeler artık karşısına gelen insanın kim olduklarına bakarak karar verecek kadar güce tabi kılınırlardı.
Evet, rabbimize binlerce şükür ki biz bütün bunların hiç birisini yaşamıyoruz. Ekonomi yolunda gidiyor. Demokrasi eksiksiz işliyor. Komşularımızın hiç birisi ile bir problemimiz yok. İşsizlik sıfıra yakın. Toplumun tüm kesimleri birbirleri ile can ciğer – sarmaş dolaş bir kardeşlik yaşıyor. Kimse kimseyi itip kakmıyor. Sırf okul harçlığını çıkarmak için 8 – 10 yaşlarında çocuklar ne dileniyor, nede çöp bidonlarını karıştırıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.