Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Köy Enstitüleri 76. Yaşında…

  Ülkemizde Eğitim kurumları yapısı, en çok değiştirilen kurumlardır. Osmanlı döneminde modern bir anlayışla eğitim veren okullar, ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra kurulabilmiştir. Yalnızca dini eğitim veren medreseler önemini yitirmeye başlamıştır. Modern okullardan mezun olanlar, mühendis, doktor olurken, medrese mezunları yalnızca din adamı olabiliyorlardı. O yılları anlatan iki roman, aynı zamanda bir eğitimci olan Reşat Nuri Güntekin tarafından yazılan Çalıkuşu ve Yeşil Gece romanlarıdır.  Bu romanlarda medrese eğitimi verilen mahalle mektepleri, medreseler ile modern okullarda yetişenlerin çekişmesi anlatılır. Abdülhamit’in uzun süren baskı dönemine son veren II. Meşrutiyetin 1908’de ilanından sonra, modern okulların kurulması hızlanır. İlkin Balkan Savaşları, arkasından Birinci Dünya savaşında eğitimde çok ilerleme olamaz. Kurtuluş Savaşımız sürecinde, Maarif Kongresi, 15-21 Temmuz 1921 tarihinde Ankara'da gerçekleştirilir.  Mustafa Kemal Atatürk'ün cepheden bir günlüğüne dahi olsa gelip tarihi nitelikteki açılışını yaptığı Maarif Kongresi, ülke için bir umut olmuştur. Cumhuriyetin ilanı ve 1928’de Latin Alfabesine geçiş eğitimde büyük bir sıçrama yaratmıştır. Ama geniş halk kitlelerini hızla okur-yazar yapmak kolay bir iş değildir. Devrimci Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’nin projesi olan Millet Mektepleri açılarak vatandaş okur-yazar yapılmaya çalışılmıştır.  Halkın yalnızca yüzde onunun okuma-yazma bildiği bir ülkede halkın aydınlanması konusunda çok zorluk yaşanmıştır. En sonunda Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un planlamasının yaptığı Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940 yılında açılır. Ülkemizin gördüğü en modern ve en özgün eğitim kurumları olan bu okullara köydeki ilkokullardan mezun olan öğrenciler alınır. Beş yılık eğitim sonrasında, Köy Öğretmeni olarak atanırlar. Mecburi hizmetleri 20 yıl diye yazılır.  Köy Enstitülerini öğrenciler, öğretmenleriyle birlikte elleriyle, kendileri yaparlar. Ülkenin her yerinde açılan Köy Enstitüleri kanunda yazıldığı gibi Osmanlı döneminde Miri arazi denen, araziler üzerinde kurulur.   O yıllarda kırsal alanda tarımın gelişmesi için yapılması gereken Toprak reformu yapılamadığı için, Osmanlıda miri arazi (her türlü işletim hakkı devlete ait olan topraklar) denen toprakların üzerine ağalar oturmuştu.  Toprağı işleyen köylü ise topraksız kalmıştı. Ağalar, Tefeci-bezirgânlar bir taraftan halkın aydınlanmasına karşı çıkarken, öte yandan da kendilerinin saydıkları toprakların bu şekilde, tüm halkın yararına kullanılmasına karşı çıkarlar.  Bunun bir örneği de Düziçi Köy Enstitüsünde yaşanır.  Dönemin toprak ağaları ve bezirgânları “Köy Enstitüsünde komünist yetiştiriliyor” kara propagandası yaparlar. Bir gün  bayrak direğine kızıl bir bayrak astırırlar. Herkesin kimin yaptığını bildiği bu olay sonucunda, bazı öğretmenler tutuklanır hapse atılır. Diğer köy enstitüleri gibi Düziçi’nde de kız öğrenciler ile ilgili yalan, yanlış, soysuzca iftiralar atılır.  Daha sonraki yıllar kız öğrenciler yerlerinden kilometrelerce uzaktaki İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsüne gönderilir. O yıllarda, toprak reformunu yapıp toprak ağalarının tasfiye edemeyen,  ABD tarafından üretilen,  Sovyetler Birliği Türkiye’den Kars ve Ardahan’ı istiyor yalanına inandırılan Hükümet, Kurtuluş Savaşında ülkemize en çok yardım gördüğü bu ülkeye sırtını döner. Amerika Birleşik Devletleriyle ile stratejik ilişkilerimiz hızla gelişir. Milli Eğitim Bakanlığında ABD’li uzmanlar görev almaya başlar. Köylüyü karanlıktan kurtaran Köy Enstitüleri çok fazla karalanan bir kurum haline getirilir. Bu kurumların mimarları Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç görevden alınır. Köy Enstitülerine karşı olan Reşat Şemsettin Sirer Milli Eğitim Bakanı yapılır. Kılavuzu ABD olan bir ülke oluruz artık. Bu nedenle başımıza gelmedik bela kalmaz. Onbinlerce öğretmenin hızlı bir şekilde yetiştirildiği Köy Enstitüleri kapatıldığı için ileriki yıllarda ciddi öğretmen açığımız olur. 1960’lı yıllarda Ortaokul mezunları jet öğretmen yapılır. 1970’li yıllarda hızlandırılmış eğitim ile lise mezunları öğretmen yapılır. En son 1995’te bütün yüksek okul mezunlarına bir kez hak olarak, öğretmen olma hakkı verilir. Köy Enstitüsü mezunu bir babanın oğlu olarak şunu hep gördüm. Köy Enstitüleri ülkemizdeki her türlü ileri gidişin dayanak noktası olmuştur. Köy Enstitülerinden yetişen öğretmenlerin yetiştirdiği öğretmen, doktor, mühendisler, ziraatçılar ülkemizin gereksindiği yetişmiş insan ihtiyacını uzun süre karşılamıştır. 150 yıl sonra ülkemizin, 4+4+4 medrese eğitim düzeniyle eğitilmek isteniyor. Laik, bilimsel eğitim rafa kaldırılıyor. Bizleri yetiştiren öğretmenlerden bir tanesi mutlaka Köy Enstitülü bir öğretmenin, yetiştirdiği öğretmendir. Ülkemize bu kadar yararı olan ve parababalarının dümenleriyle ortadan kaldırılan Köy Enstitülerinin anısı yaşatmak, vatandaşlık görevimiz olmalıdır. ercankosmanoglu@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi