Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Kendini Yakan İşçi Kardeşim...

Bülent Yaylacı isimli işçi geçen hafta bir bidon benzin ile otogarda kendini yaktı. Polislerin ikna çabları sonuç vermeyince, Gaziantep Başpınar Organize Sanayide çalışan işçi kendisini yaktı. İtfaiye ve sağlık görevlilerinin müdahelesiyle tam olarak yanmaktan kurtarılan işçinin hayati tehlikesinin olduğu bilidirildi. Evine yiyecek ve yakacak götüremeyen, borçları olan işçi kardeşimiz, çalıştığı fabrika tarafından zorunlu izne çıkarılmıştı. Olayın video görüntülerini izleyince, üst düzeyde kamu görevlilerinin olay yerinde olmadığını görüyoruz. Daha önce buna benzer olaylarda üst düzey kamu görevlilerinin, işsiz vatandaşları işe alma konusunda ikna ettiklerini ve kendini yakma girişiminde vaz geçirdiklerini görürdük. Bu olaydan sonra, başı dara düşen kendini yakma girişiminde bulunarak, bir yarar elde etmesin diye mi, vatandaşa sorunlarını çözücü vaatler söylenmedi mi ? diye düşünüyor insan. İşçi kardeşimizi kendini yakacak hale getiren bir çalışma düzeni, sorgulanmak zorundadır. Başpınar Organize Sanayi bölgesi yüzbin işçin çalıştığı bir bölge . Kuralsız çalışma, sendikası, örgütsüz çalışma , Başpınar Organize Sanayide, kural haline getirilmiştir. Çalışma saatlerinin belli olması gerekirken, iş var gel , iş yok gelme diye aynı gün içinde işçisine haber veren pek çok işyeri vardır. İşçilerin hakkını arayan bir sendika örgütlülüğü olmadığı için, işçinin yasalarda kaynaklanan hakları da savnulumamaktadır. Fazla mesai, gece mesaisi gibi ücreti artıran çalışma durumları, yasalarda olmasına rağmen fiiliyatta uygulanmamaktadır. Bu nedenle asgari ücret alıp, gece çalışması ve fazla mesai yapan bir işçinin aldığı gerçek ücret, asgari ücretinde altına düşmektedir. Pek çok fabrika işçisi, çalıştıkları fabrikanın doğru dürüst yemek çıkartmadığını söylemektedir. Çalışma koşulları da sıkıntılıdır. Gürültü ve ortamda bulunan toz konusunda, yeterince denetim yapılmamaktadır. İşçi sınıfmız 12 Eylül Faşist darbesinden beri bu koşullarda çalışyor. Tekstil İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin, o günlerde, “bu güne kadar siz güldünüz, bugünden sonra biz güleceğiz” demişti. İşçi sınıfmıız toplu sözleşme ve grev hakkına 1961 anaysassı ve 1963 teki iş yasasıyla kavuşmuştu. Toplam 17 yıl, bir özgür toplu pazarlık ve grev hakkına sahip olmuştu. Bu haklarını kullanmaya devam etmek içinde 15-16 Haziran 1970 de olduğu gibi gibi büyük direnişler yapmak durumda kalmıştı. Şimdi 36 yıldır, özgür toplu pazarlık ve grev hakkı işçi sınıfına kullandırtılmıyor. İşçi Sınıfının hakkını savunan gerçek İşçi Sınıfı sendikalarının önüne türlü engeller çıkartılıyor. İşçinin hakkını savunmayan sarı sendikaların önü açılıyor. Gerçek işçi sınıfı sendikacılığı yapan bir sendikaya üye olan işçi, işten atılıyor. İşverenler, işçiden kimlik numaralarını isteyip o sendikaya üye olu, olmadıklarını kontrol edebiliyor. Sendikaya üye olup mücadele eden direnen işçi aylarca süren direnişlerle ancak hakkını alabiliyor. Kendini yakan işçi kardeşim örgütsüz olduğu için, büyük bir umutsuzluğa kapılmış ve kendini yakmıştır. Bir ülkede demokrasi olacak ise ilkin işçi –işveren ilşiklerinde demokrasi olmalıdır. İşçi emek gücünü özgürce pazarlayabilmelidir. İşçi Sınıfının örgütsüz, İşveren Sınıfının aşırı örgütlü ülkemizde, bu tip olayları daha çok yaşarız gibi görünüyor. Parababaları düzenin her türlü zor koşullarına karşı İşçi sınıfımız, sendikal ve siyasi olarak gerçekten hakkını savunacak örgütlerde örgütlenebilirse ancak bu umutsuzluk ortadan kalkar. Bunu başarmak zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi