Betül Erikçi
İpteki Cambaz
Güven çok zor kazanılan, bir o kadar da acımasızca kaybedilen bir duygu olsa gerek. İnsan ilişkilerinin temelinde yatan, iletişimi kuvvetlendiren yeryüzündeki her yaştan insanın diline pelesenk olmuş bir kavramdır aslında. Günümüzde her yelpazedeki ilişkileri ele aldığımız taktirde başlangıç ve bitiş dönemini de yaşatan bir kavramdır. Basite indirgediğimizde “-bir şeyden umulan, çekinme, kuşku duygusu olmadan bağlanmak demek değil midir? Peki burada insanoğlunun başarılı olamadığı üstesinden gelemediği nedir ? Doyumsuzluk mu? Birden fazla edilgeni, hayatında barındırma isteği mi? ne bileyim Bilinçaltı psikolojisiyle mi alakalı? Saplantılı duygular mı? Yetişme tarzı? Süre gelen modern toplumun esintilerimi? Sebepleri çoğaltabiliriz elbette.
İlk çağlara ve atalarımızın yaşadığı dönemlere bakacak olduğumuzda görülen o ki, ilişkiler daha şeffaf ve daha saydam. Günümüz toplumunda ne yazık ki bir çok ilişki çıkara dayalı sürdürülen ilişkiler haline gelmektedir. İlişkilerdeki güven kaybının yaşanması bir bakıma yara izi gibi değil midir? Kabuk bağladıkça yarayı koparıp, biran önce kurtulmak istedikçe derin ve ağırlaşan hasar. Hafızandan silmeye direndikçe bir köpüğün su yüzünde belirdiği gibi hiç olmadık anlarda belirivermesi değil midir?
İnsanların kişiliğine ve doğrularına göre değişkenlik gösteren “-güven ve güven kaybı” kavramları. Kimine göre tölere edip herkes ikinci şansı hak eder mantığı yürütmesi. Kimilerine göre bunun affının olmadığı, kimilerine göre ise hiç bir varlığa güvenmemeyi yaşam biçimi olarak değerlendirdiğini görüyorum. Kadın erkek ilişkilerindeki güven için hazırlanan zeminin sıralamada ilerleyişi kısa ve sağlıksız ilişkiler doğurmaktadır. Ruhunu ve içsel yaşamını gözlemlemeden, fiziki ve maddesel yeterliliğini göz önünde bulundurup ezbere dayalı - gelişi güzel onaylanıp benimsenen ilişkiler türemesi.. Sonucuna bakıldığında hayatımızda kabul görülen çarpık ilişki sürüsü.
Lakin insanoğlu bu acı gerçeklere rağmen güvenmekten ve umut etmekten asla vazgeçmez.
Kimseye güvenmeyeceğine dair defalarca sözler verir.
Pişmanlık yaşadığı dönemlerde yeminler eder.
Zarar gördüğü anlarda telkinlerde bulunur.
Ama ilk fırsatta yeniden umut edip güvenmekten vazgeçmez. Çünkü insanın doğuştan beri gelen fıtratında bu duygu tohumları ekilidir. Çocukluğumuzda öğrenmişizdir güveni. Biz ilk yürümeye başladığımızda tökezleyip düştüğümüzde uzanan bir anne eli, yemeğimizi yiyemediğimizde annemizin yedirişinde öğrenmişizdir güveni. Ve her sabah güneşin doğacağına olan güvenimizde bulmuşuz, güveni öğrenmeyi.
Düşünüyorum da iyiki öğrenmişiz umut edip güvenmeyi. YENİ ÇİZGİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.