Azin Rakhtshah
Hayatın içinden!
Yayınlanma:
Güncelleme:
AZİN RAKHTSHAH
Bisiklet kültürü çerçevesinde elimden geleni yaparak, uzunca süre bu konuda köşe yazıları yazıp metâlibi bitirdiğimi düşünerek; artık zamanla farklı konulara değinmek istiyorum.
Bu yazımda zaruri ihtiyaçlardan doğan alışverişlere ve etiket fiyatlarına değineceğim. Nereden başlasam diye düşünürken şu cümle geldi aklıma: “Nereden başlaması mı var? Nasıl olsa düzgün birşey yok başla bir yerden ...”. Yüce insan Mustafa Kemal Atatürk - Allah(C.C.) rahmet eylesin - demişti ki: “Köylü Milletin Efendisidir”. Üretene büyük saygım var. Köylüler hayvansal ve bitkisel ürünlerle insanların ihtiyaçlarını karşılarken, birçok firma da başka ihtiyaçları karşılamaktadır. ‘Alıcı’ ve ‘Satıcı’nın birbirine her zaman ihtiyacı vardır. Ama şu bir gerçek ki, eski zamanlardaki gibi ürünlerin artık sınırlı sayıda alıcısı veya satıcı bulunmamakta, her ürünün yüzlerce hatta binlerce üreticisi ve satıcısı vardır. Bu durumda satıcıların rekabet içinde oldukları açıkça görünmekte ve alıcıları kendilerine cezbetmek durumunda bırakmaktadırlar. Ancak genel olarak halkımız arasında iktisat çok farklı işlemektedir. Satıcılar sanki satmak istemiyor gibi davranıyor.
Yukarıda da değindiğim gibi her ürünü birçok firma ürettiğinden dolayı seçenekler artmış durumda ve buna bakılırsa alıcılar doğru seçim yaparak fiyat yükselişine engel olabilirler. Ancak halkımız oldukça farklı davranışlar sergilemektedirler. Yani maddi durumu zaten iyi olanlar fiyatların yükselişini asla önemsemiyorlar, nasıl olsa onların alım gücü oldukça iyi, etkilemiyor. Kapitalizm, bütün dünyaya hâkim olduğundan yine büyük oranda etkilenen, imkânları kısıtlı olanlar olmaktadır.
Artık satıcıların hesapsız bir şekilde fiyat arttırdıklarına şahit oluyoruz. Zaten domatesin, soğanın fiyatlarından bahsetmiyorum bile. Toprakta yetiştirilmesi oldukça kolay ve mümkün olan bir ürünün fiyatının bu kadar artması ayrı bir garip. Köylü şikâyetçi, çünkü ucuza satıyorlar; müşteri şikâyetçi, çünkü pahalıya alıyor. Bu durumda aracılar en iyi kârı elde etmiş oluyorlar, üstelik bir emek sarf etmeden. Hadi bunları geçelim, zaten herkesin bu konuda belirli bir fikri bulunmaktadır. Örneğin bir Spor giyim ve Alışveriş mağazasında “ B’twin Rockrider 540 “ dağ bisikletinin fiyatı 1400 TL’den 1800 TL’ye yükselip, daha sonra bir gecede 2700 TL’ye kadar artmıştır. Son zam miktarına bakılırsa bir gecede 900 TL’lik bir fark görünmektedir. Maddi durumu iyi olan vatandaşlar bu bisikleti oradan satın almaya devam eder, zamı kabullenirlerse, Decathlon da bisikleti ithal etmeye devam eder. Bu durumda da Türkiye olarak TL olan paramızın uluslararası vizyonda değersizleştirmeyi kabul etmiş oluyoruz. Ama bu olay ya tam tersi olsaydı? Yani müşteri boyun eğmeyip bu bisikleti almasa, Decathlon tekrar ithal etmese! İtalyan kökenli üreticinin ihracatı düşerek ülkelerine giren ihracat geliri düşecek ve para birimlerinin değer kaybına sebep olmaz mıydı!
Tabi ki bu yazdıklarım bir iktisat uzmanı yazısı değil. Bunlar sadece kendi görüşlerimdir. Aslında söylemek istediğim, Hz. Muhammed (S.A.V.)’in dediği gibi “Halk lâyık olduğu gibi yönetilir”.
Evet, maalesef doların artışı, alım gücümüzün düşmesi, yaşamın daha da zorlaşması, kısacası yaşam kriterlerinin düşmesine ve daha nicelerine sebep olan biz halkız. Sizce de daha iyilerine layık olma zamanı gelmedi mi?
Yakından tanıyorum kömür yardımı yapılıyor diye oy verenleri. Ve o yardımları devletten alarak, başkalarına sattıklarını biliyorum. Oy alma sayısını arttırmak için sana yardım ediyor, sen de onu satıp paraya çeviriyorsun.
Kısacası yoksulun hakkını sana verene oy veriyorsun. Baştakileri taktir ediyorum. Çünkü sizlerin isteğini yerine getiriyorlar. Ama istediklerinizi kınıyorum.
Atamızın “Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır” sözünü yere düşürmedik mi sizce de?
Artık düşünceler ve bakış açımızı değiştirme zamanı gelmedi mi sizce de? YENİ ÇİZGİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.