Arif Nacaroğlu
Fırat
Fırat
ARİF NACAROĞLU
anacaroglu@evrensel.net
Bakırköy Özgürlük Meydanı’ndayım. “Evrensel gazetesi Dayanışma Şenliği”ne gidiyorum. Sağda solda birkaç kişi. Sonra diğer gelenler. Meydanın köşelerinden çıkan kaynak suları gibi birikiyoruz. 40-50 kişi oluyoruz.
Çoğumuz kadın. Meydan daha da kalabalık. Şişme pembe, mor montlu sivil, gizli (!?) polisler. Otobüse biniyoruz. Kırmızı montlu en gizli polis, cep telefonunu göbek hizasında tutarak gizlice, otobüsün önden fotoğrafını çekiyor. Otobüs fişleniyor. Zırhlı tümende 8 ay “er”ken bir tank cezalıydı. 8 ay hiç kıpırdamadı. Bizim otobüs de artık uğraşsın mahkeme dosyalarıyla.
Gösteri merkezine vardığımızda Türkiye’nin her yerinden coşkuyla akıp gelen dereler ırmak olmuştu. Kızılırmak, Seyhan, Dicle olmuştu. Ama en çok Fırat olmuştu. Mazlumlara hayat, zalimlere duvar olan Fırat olmuştu. Önüne çekilen bin sete, bin duvara rağmen milyon yıldır akan, daha milyon yıl akacak Fırat olmuştu.
Tüm ırmaklar güzeldir ama Fırat daha güzeldir. Yeri gelir genişler durulur, düşünür tıpkı koca salonu kaplayan güzel sesli sanatçıları dinleyen Evrensel okurları gibi. Bazen daralır, sıklaşır. Daha coşkulu, daha güçlü akar. Yaylaları, ovaları, toprağı dolaşır tek tek en berrak suyu ile tıpkı salona kardeşi Munzur coşkusuyla giren Ekmek ve Gül kadınları gibi.
Önde Erdal Eren, arkada onun gençliği, onun gücüdür Fırat’ı besleyen.
Hele işçiler. Liman işçileri, diğerleri. Duvarları yapan da yıkan da işçiler. Halfeti’de, Birecik’te, Kargamış’ta duvarları döven Fırat’tan güçlü işçiler.
Evrensel, Fırat gibidir. Durduramazsın hendekler kazsan da, barajlar, duvarlar örsen de durmaz, durdurulamaz, Evrensel Fırat gibidir. Susmaz, susturulamaz.
Erdal Evrenseldir, ölmez, öldürülemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.