Deprem günü ve sonrası

Deprem günü ve sonrası

AYSEL ŞAHİN

Yazıma başlamadan önce bende bir depremzede olarak tüm Türkiye’ye çok geçmiş olsun ve başımız sağ olsun diyorum.

Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde depremin 21. günü idi ancak kendimi toparlayabildim, eğer buna toparlanmak denirse. Bir depremzede olarak o günü anlatmaya kalksam, buna gücüm yeter mi bilmem, çünkü o kadar korkunçtu ki o an hiçbir şey aklınıza gelmiyor ne yapacaksınız ya da ne yapmanız gerek her şeyi unutuyorsunuz, tek düşündüğünüz şey evladınız, ya ona bir şey olursa, o anda direk çocuğunuzu düşünüp ona siper oluyorsunuz. Başkada elinizden gelen birşey yok, o an olsa ne yazar ki, hiçbir şey yapmanıza izin vermiyor deprem, sizi oradan oraya savuruyor. Deprem sırasında can havliyle kendimizi sokağa atık. O sırada diğer tüm komşularda kendilerini binadan dışarıya atıyordu korku, hüzün ve bağırtı birbirini izliyordu. Sokak kıyamet gibi herkes evleri boşaltmış ve tehlike olmayan yerlere parklara, toplanma yeri meydana doğru koşturma panik ve telaşındaydı. Soğuk hava ve devam eden yağmur 1-2 gün önceden yağan karın soğuğu insanlara dahada zor anlar yaşatıyordu.

Herkesin o anlar birbirine sorduğu soru nereye gidelim?

Ben bir Antepli olarak bir toplanma alanı olduğunu sanmıyorum çünkü bir tane vardı oda imara açıldı, şimdi orada yüksek katlı binalar inşa edilmiş durumda.

Ben şimdi size soruyorum böyle bir olası Afet durumunda Antepliler olarak nerde toplanacağız. Belediyeler böyle olası Afetler için toplanma ve barınma yerlerini neden önceden belirlemiyor, tanıtmıyor, duyurmuyor, muhtarlarla veya basın yoluyla halkla paylaşmıyor?

Örneğin ben hiç görmedim, duymadım, bilmiyorum bilen var mı?

Zaten böyle bir şeyden kimsenin bilgisi olmadığından, ya da bir toplanma alanı olmadığından herkes en yakın parklara yönelip orda toplandı. Hava durumu oldukça soğu kar-kış anlatılacak gibi değildi.

Neyse herkes üzerindeki o şoku atlatınca telefonlar ile ailelerine ulaşmaya çalıştı ama, maalesef ne internet, nede telefonlar çalışmıyor, şebeke yok böyle durumlarda haberleşmenin kesilmesi iletişimsizlik çok daha korku veriyordu insana. Ailesine, akrabalarına ulaşanlardan bazıları sevinç, bazıları üzücü haberlerin heyecanı ve üzüntüsünü yaşıyordu.

Biz o gün akşama kadar arabanın içinde komşularımızla birlikteydik, Büyükşehir Belediyesinin 200- 300 metre ilerisindeydik Ulu cami yakınında yol kenarında arabanını içerisindeydik ve Allah’ın bir yetkilisini akşama kadar bizim oralarda göremedik. Bu insanlar ne yer, ne içer nerde kalıyor diyen olmadı, gelen giden olmadı. Bizler bu kadar yakındayken bir yetkiliyi görmedik, uzaktaki vatandaşların halini varın siz hesap edin.

Ben bir kez daha soruyorum bu belediyeler, bu tür afetleri hiç mi hesaplamıyor, hiç mi hazırlık yapmazlar. Üstelik Türkiye bir deprem ülkesi olduğunu, Allah aşkına ne çabuk unutuyorlar.  

Neyse konuyu dağıtmadan asıl meseleye gelelim o gün akşama kadar arabada kaldık ve sonra kendi imkanlarımızla bir arkadaşın bağ evine yerleştik. Ve yaklaşık 10-15 aile beraber orda 4-5 gün kaldık, ama baktık olacak gibi değil oradan ayrılmak zorunda kaldık, çünkü ben hastaydım ve tansiyonum hiç düşmüyordu. Hastaneye gitmem gerekti ve üstüne üslük bir hafta boyunca banyo yapmamıştık kıyafet desen yok çünkü can havliyle evden çıktığımız için yanımıza bir şeyler alamamıştık ve onun için eve gidip evden birşeyler almamız gerekti can güvenliğimizi hiçe sayarak eve girdik, birkaç parça eşya alıp hemen çıktık. Oradaki manzara beni hem üzdü hem de ürküttü. Niye derseniz çünkü binada hiç kimse yok ıssız ayrıca çok soğuk, elektrikler zaten ilk günden gitmişti ve hala gelmemişti, sokağa çıktığımızda bildiğiminiz hayalet şehir gibiydi. Ne bir ses, ne bir insan yoktu, sanki filim sahnesinden fırlamış gibiydi.

Biz mecburen şehirden ayrılmak zorumda kaldık. Yolları görmenizi isterdim, çünkü yollar kimi yerde patlamış, kimi yerde çökmüş ve harabeydi. Zaten o yolları da o şekilde görünce iyice psikolojimiz bozuldu. Ve bu yüzden trafik tek şerit olarak ilerliyordu. Zaman zaman 10-15 kim uzunluğunda kuyruklar oluşmuştu.

Antep’ten Mersin’e tam 7 saatte gelebildik. Hani yol yapmışlardı, köprüler yapmışlardı her fırsatta bunlarla övünüyorlardı ya, nerde o yollar, nerde o köprüler, yazık gerçekten çok yazık.

Bu arada şunu da yazmadan geçemeyeceğim yolda gelirken o yardım tırlarını görünce çok duygulandım. Bir yandan asrın ihmali ile binlerce insanın yıkılan binaların evlerin altında kalarak ölümü, binlercesinin yaralanması, binlerce çocuğun yetim kalması, ocakların sönmesi sonuçta bunların verdiği  üzüntü acı, diğer yandan o insanların yardımına koşan Türkiye halkının tek yürek olup tırlarla yardım göndermesi. Üzüntü ve sevinç iç içe.  

Uzun bir yolculuk sonunda Mersin’e geldik ve beni hemen en yakın sağlık ocağına götürdüler ve oradaki hemşireye depremzede olduğumu söyledim, sağ olsun oda çok ilgilendi hemen tansiyonumu ölçütü yine yüksek çıktı, oda Doktora danıştı, benim durumumu söyleyince burada bir özel hastanenin ismini verdi, orya gidip durumu izah etmemi, beni yönlendirdiklerini söylememi istediler, onlar depremzedelere ücretsiz bakıyorlarmış sözde. Neyse biz bir gün sonra o hastaneye gittik ve durumu danışmadaki görevli personele izah ettik. Bizi sağlık ocağından gönderdiklerini ve depremzede olduğumuz muayene olmak istediğimizi söyledik, aldığımız cevap, ‘biz sizin gibi ayakta ki hastalara bakmıyoruz’ dediler. Nasıl yani dedik siz depremzedelere bakıyor musunuz dedik, verdikleri cevap, benim gibi ayaktaki hastalara bakmıyorlarmış, durumu ağır olan hastalara bakıyorlarmış. Peki o zaman muayene ücreti ne kadar diye sorduğumuzda 400 tl den başlar branşına göre de değişir, tahlil ve filim gibi ücretler hariç dediler. Bizde oradan ayrılmak zorunda kaldık.

Depremzedeyiz can havliyle pijamalarla kendimizi sokağa atmış insanlarız. Bizde o kadar para var mı acaba, bi sorsanız.  

Toroslar Semt Polikliniğe gittik durumu anlattım, tamam bakarız dediler, sağ olsunlar. Muayene için doktor odasına geçtim tansiyonumu ölçtüler yüksek çıktı, muayene olduktan sonra doktorun yazdığı tansiyon ilacını alıp kullanmaya başladım. Sonra kendimi iyi hissetmediğimi için Mezitli Belediyesinin psikoloğuna gidip birde orada muayene oldum gösterilen ilgiden verilen hizmetten dolaya da teşekkür ettim.  

Birkaç gün iyi olmadığım için evden hiç dışarı çıkmadım ve baktım olmuyor, pazara gidip yiyecek bir şeyler alim dedim, demez olaydım Pazardaki fahiş fiyatları görünce şok oldum.

Her şey ateş pahası, yaşanan Afet gibi acı olayı bile fırsata çevirmişler, yazıklar olsun.

Bazı sebzenin fiyatlarını burada sizinle paylaşmak istedim bakalım bana hak verecek misiniz?

Yeşil soğan kilosu 60 tl, kuru sağan kilosu 19 tl, patates kilosu 15 tl, domates kilo 35 tl, yeşil biber 35 tl, yeşil sarımsak 70 tl, ıspanağın kilosu 10 tl.  Ev kiraları ve satılık evlerin fiyatları, onları zaten hiç sormayın almış başını fırlamış. Depremzede olarak Mersin’de fahiş fiyatları görünce bir deprem daha yaşadık inanın.

Şimdi diyeceksiniz ki hiç güzel bir şey yazmayacak mısın içimizi karattın Aysel Hanım.

Valla var aslında, Mersin’e geldiğimiz de şu tabloyla karşılaştım ve çok şaşırdım. Bizim kendi il ve ilçelerdeki belediyelerin yapamadığını buradaki belediyeler yapmış helal olsun. Gelen binlerce depremzedelere o kadar sahip çıkmışlar ki görünce çok duygulandım. Mesela bize en yakın olan ve depremzedelerin adeta akın ettiği Mezitli Belediyesi en çok depremzede ağırlayan ilçede ayrı ayrı çadırlar, mekanlar vs yerlerde giyisi, gıda, çocuklar için oyuncaklar vs yardım kuyrukları, insan yoğunluğu, her şey planlı programlı güzel bir organizasyon vardı.  

Birde bunlara ek olarak psikolog hizmeti çocuk, ergen ve yetişkin için buda olması gereken önemli bir hizmet. Böylesine zor anlarda insanların yardımına koşan, sahiplenen yardımsever bir çalışmayı, çabadan dolayı Mezitli Belediyesi Başkanı Neşet Tarhan ve beraberindeki tüm personelini ayakta Alkışlamak gerek, ben alkışlıyorum.

Bu arada Kaymakamlığa da gittik çünkü depremzedeler kendilerini kaydettiriyorlar bilgisini almıştık. Fakat gelen depremzedeler bilgi alacakları bir yetkili bir görevli yok. Girişteki bekçi ayrı içerdeki bina görevlisi ayrı kaymakamlıktakiler ayrı ayrı bilgiler veriyordu insanlar sağlıklı bilgi almak için kendi çabalarıyla uğraşıyordu ama nafile. Tıpkı deprem anındaki koordinasyonsuzluğu bura da gördüm. Üzücü çünkü Kaymakamlığa gelenler ilgisizlik ile karşılanıyor ve sağlıklı bilgi alamamanın üzüntüsü ile geri dönüyordu.

Ben sizlere deprem günü ve sonrasını kendimce yaşadıklarımı ve gözlemlerimi anlatmaya çalıştım. Allah bir daha böyle afetler ne bizlere, ne sizlere, ne de Türkiye’mize hatta hiçbir ülke insanına yaşatmasın.  www.yenicizgihaber.com YENİ ÇİZGİ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aysel Şahin Arşivi