Bu Ülke…

Bu Ülke…

Cemil Meriç'in, doğu batı, sağ sol çatışması gibi mevzulara değindiği kitabı. Cemil Meriç kitabında Türkiye'deki edebiyat ve siyaset dünyasını, doğunun fikir alemini ve önemli düşünce insanlarını ele almaktadır. Meriç kitabı için şunları söylemiştir; "Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim, etimin eti, kemiğimin kemiği….

Hangi Türk aydınına "Biz neyi kaybettik?" diye sorsanız, "Topraklarımızı kaybettik" cevabını alırsınız. Ama aynı soruya Cemil Meriç'in vereceği cevap şudur: "Türkiye ruhunu kaybetti. Toprak mı? En değersiz şeyimizdir belki de... En değersiz şeyimizi kaybedince, her şeyimizi kaybettiğimizi anladık.

İdeolojiler siyaset dünyasının haritasıdır, ama bu yeterli değildir, bir de pusulaya ihtiyaç vardır ki bu pusula da şuurdur. Türkiye’de yapılması gereken ise, tüm bu ideolojileri araştırıp onlardan yararlanmaktır. Bunu yaparken de Türkiye’nin mirasına dayanarak inşa etmek en doğru yoldur.

Pek çok kitabı okumuş olmak veya okumuş görünmek için okuyoruz.

Avrupa’nın tanınmaması gaflet olduğu gibi, Avrupa’yı tanıyanlar da kendi ülkesine yabancılaşmaktadır. Bu ise üstesinden gelinmesi gereken önemli bir sorundur. Herkesçe söylenen sorunlar arasında bu Avrupalılaşma sorununun yanı sıra din problemi, şer problemi yer almaktadır. Ama kimse bunlar üzerine kafa yormamaktadır. Sağ da sol da pasif durumdadır. Aslında böyle sınıfsal bir ayrım ülkemize yabancıdır, çünkü tarihimizde böylesi bir sınıf ayrımı olmamıştır. Bu ayrımlar Avrupa’dan ithaldir.

Şimdi Cemil Meriç'in "Bu Ülke" sinden anladığımız, derinlikçi bir yaklaşım modelini tasavvur bile edemeyen aydınlara teslim edilmiş coğrafya, tarihi vizyon ve tarihin yüklediği misyondan geri kalmış idareciler, din tellallığı yapan alimler, seviyesi toplumun altında kalmış eğitimciler, şova meraklı akademisyenler, hilesiz günü olmayan tüccarlar.. Ve daha kimler kimler..

Cemil Meriç'in şu sözleri kurşundan ağır gelir;

Düşünce bir köprü; kıldan ince kılıçtan keskin… Kalabalıklar geçemez üzerinden. Ülkeler asırlarca habersiz yaşamış birbirinden. Ne Asya tanımış Avrupa’yı, ne Avrupa Asya’yı. Tecrübe dediğimiz şey bayalığa alışmak ve bayağılaşmak. İnsanları eskisi kadar sevmemek. İnsanları ve eşyayı. Galiba ölmek de bu. Ve yine yaşamak için yenileşmek lazım, fakat öldürülmesi gereken ölüler var…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doğan Atmaca Arşivi