Arif Nacaroğlu

Arif Nacaroğlu

Balon patlar

  Referandum oylaması öncesi hemen her televizyon kanalında gece yarılarına kadar kulağımızı patlatıncaya kadar bağırdılar. - Köprü yaptıııık, tünel kazdıııık, dünyanın en büyük havaalanını yapıyoruuuz. Kanal açıyoruuuuz. Onlar konuşur biz yaparııııız. Çağ atladık. Neyi alkışladığını bilmeyen binlerce kişi, Suriyeli göçmenler dahil, meydanlarda kürsüdekinin ses tonuna göre coştu. O bağırdıkça kızlar, kadınlar, çocuklar, erkekler hopladı, zıpladı. Bir tek maddesini bile bilmedikleri anayasa için oy verdi. Şimdi Türkiye bu yeni anayasa ile çağ atlayacak. Bekliyoruz. Şöyle bir karıştırdım. Dünyanın en yüksek gökdeleni Dubai’de. Yüksekliği 900 metreye yakın. Dünyanın en uzun kanalı Çin’de. 1800 kilometre. Dünyanın en zengin ülkesi kişi başına 90 bin dolar yıllık gelirle Arap krallığı Katar. Dünyanın en geniş caddesi Arjantin’de. Dünyanın en büyük meydanı Endonezya’da. Dünyanın en büyük çarşısı Türkiye’de, İzmir’de. En uzun asma köprüyü biz yapacağız. En büyük havaalanını biz yapacağız. Ama her nedense, Afrika’dan, Ortadoğu’dan, Pakistan’dan, Afganistan’dan kaçıp önce bize sığınanların gözü Avrupa’da. Hani “Yaşlanıyor, çöküyor, yakında yok olacak” dediğimiz Avrupa’da. Kapıları açsalar Türkiye’de bırakın mülteciyi, okur, yazar Türkiyeli genç kalmayacak gibi. İşsizlik oranı yüzde 25’e yaklaşan iyi üniversite eğitimi almış genç işsizlerin her 10 kişisinden 6’si ABD, Kanada veya bir Avrupa ülkesine göçüyor. Beyin göçü veren Hindistan, Pakistan, Filipinler, Cezayir, Tunus, İran gibi 34 ülke arasında 24’üncü sıradayız. Beyin göçü alan ülkelerin başında ABD ve “Çöküyor” dediğimiz Avrupa ülkeleri geliyor. Genç işsizlerimizin çoğu bir Avrupa ülkesinde çalışmak ve yaşamak istiyor. Amerika veya Kanada’ya göçmen olmak serbest desek ülkenin beyni boşalacak.   Neden? Çünkü insanlar yüksek binalar, büyük havaalanları, uzun kanallar, hatta Katar’daki gibi çok yüksek maaşlar istemiyorlar. İstiyor olsalardı bu oylamada tüm bu uzun, büyük ve yüksek şeylere sahip olan, ortalamanın biraz üzerinde gelirleri olan İstanbullular “evet”, bunları rüyalarında bile göremeyecek olan orta ve doğu Anadolulular, Karadenizliler, Güneydoğunun batısı “hayır” derdi. Oysa düşünen insanın istediği istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, azınlıkların korunması ve düşündüğünü bağırarak değil konuşarak anlatan siyasetçi. Yarın başıma ne gelecek korkusu ile uyumamak. Bunlara da Kopenhag kriterleri, hani şu bizim bir türlü uyamayıp “Biz de Ankara kriterlerini uygularız” dediğimiz ve kadın cinayetlerinde, çocuk tacizlerinde, polis şiddetinde, gazeteci ve solcu politikacı tutuklamasında başı çektiğimiz Ankara kriterlerinin alternatifi Kopenhag kriterleri deniyor ve Avrupa’yı cazip ve gidilmesi gereken yer yapan da bu haklar. Başımızdaki siyasetçilere bir bakın. Hiç onlardan birinin, “Dünyanın en zengin ülkesinin prensi bizi bugün telefonla aradı” diye övündüğünü gördünüz mü? Ama “Müslümanları ülkesine sokmayan, önünden geçen Türk’ü yakalayıp kodese atan ABD Başkanı arayıp tebrik etti, Mısır Diktatörü Sisi’den, Ürdün Kralı Abdullah’tan sonra olsa da bize randevu verdi” diye şişenlere bakın. Şişen şey(?) eninde sonunda patlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arif Nacaroğlu Arşivi