Yarınlar karanlık olmasın

  Yazıma önce Can Dündar’a yapılan silahlı saldırı daha sonrada AKP’de beklenen olağanüstü kongre ile devam edeceğim. Bu arada Uşak, Trabzon ve Ankara gibi bazı şehirlerde Kürt işçi ve esnafa yönelik saldırılara yönelik tehlikeye de dikkat çekilmeli. Bu tür saldırılar her iki toplumu germekten ve barışı ötelemeden başka bir amaca hizmet etmiyor. Bir başka önemsenmesi gereken sorun Kilis’e Suriye’den atılan IŞİD füzeleri, ölümler ve acılar artık bu ülkenin ve iktidarın gündemi olmalı. Kilis’teki huzursuzluk korku endişe göz ardı edilemez. Halk göz göre göre ateşin içinde yalnız bırakılmamalı. Gazeteci Can Dündar’a İstanbul’un göbeğinde Adalet Sarayı önünde silahlı saldırı düzenlendi. Bu saldırıyı şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Kamu görevi yapan elinde silah olmayan sadece yaptığı haberlerden dolayı böyle bir saldırıya uğrayan Can Dündar olayı gazeteciliğin ve Türkiye’deki basının ne kadar korumasız, tehdit ve tehlike altında olduğunu açıkça gözler önüne sermiştir. Ve basın ilk defa devletin en tepesindekiler tarafından bu kadar açık aleni şekilde hedef gösterildiği içinde kaygılıyız, endişeliyiz. Bu ve benzer yaşanan olaylar yani basına yönelik saldırılar, kapatmalar, sansürler, ezalar gidişatın iyi olmadığını, yarınların aydınlık değil sanki daha da karanlık bir yöne doğru hızla sürüklendiği korkusu ve endişeni de beraberinde getiriyor. Huzursuzluk veriyor. Basındaki yandaşlığın tavan yaptığı şu dönemde halk tarafsız ve gözle bilgi alamıyor haber edinemiyor. İktidar ağzı ile yapılan haber ve yorumlar halkı olumsuz etkilemeye hızla devam ederken, halk yanlışı doğruyu ayırt etmek yerine, iktidara göre yanlış neyse doğrusu onu biliyor yanlışta neyse onu görüyor. Bu anlayış toplum özerinde etkisini artırıyor. İnsanlar şu dönemde tarafsız ve özgür basını adeta mumla arar oldu. İşte bu nedenledir ki şu sıra tarafsız bilgi alamayan Halk TV yerine yazılı basına yöneliyor, TV izlemek yerine gazeteleri okumayı tercih ediyor. Çünkü bugün faal olan kanalların yüzde 99’u iktidarın adeta borazanlığını yaparak, her şeyi iktidarın ağzıyla yorumlayıp, haberleştirip servis yapıyor. Demokrasinin yerlerde süründüğü, özgürlüklerin yok sayıldığı, faşizmin adım adım ülkeye hâkim olduğu bir dönemde belki de bu gelişmeler olağan ama dediğim gibi yarınlar karanlık olsa da, umudu yitirmemek, karanlığa karşı direnmek, haykırmak insan olarak en doğal hakkımız olsa gerek. Evet, yarınlar karanlık olmasın yarınları aydınlatmak için direnelim. AKP BAŞKAN YARDIMCISINI SEÇECEK Evet, sonunda seçilmiş bir AKP Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu görevinden istifa etmek zorunda kaldı ve parti 22 Mayıs’ta olağanüstü kongreye gidiyor. Ve Davutoğlu bundan böyle terk ettiği göreve gelecek milletvekiline Başbakanım diye hitap etmek durumunda kalacak. Peki, ne oldu da hükümet krizi çıktı? Hani ekonomi iyi gidiyorsa,  yatırımlar devam ediyor ve terörle mücadelede “başarıdan başarıya koşuluyorsa”, ne oldu da birden bire Ahmet Davutoğlu, başbakanlık gibi bir görevi bırakmaya karar verdi? Neden Türkiye’de “hükümet krizi” çıktı? Bir anda ipler koptu ve Davutoğlu’nun üzeri bir kalemden çizildi, istifa etmek zorunda kaldı. Yoksa Davutoğlu buraya kadar mı dedi, direnecek gücümü kalmadı. Yoksa kan değişimi gibi bir zorunluluk mu hâsıl oldu, yada en tepedekinin beklentilerine yetişemedi mi, yoruldu mu? Bu durum kimilerinin dediği gibi AKP’nin bir iç meselesi diye geçiştirilecek mi yoksa… Evet, tüm bunlar Davutoğlu’nun samimi şekilde çıkıp anlatması ile sanırım aydınlanır. Fakat oda biraz zor tabi ki. Bence bu çok geç kalınmış bir istifa. Çünkü Başkanlık özlemiyle, hasretiyle yanıp tutuşan bir Cumhurbaşkanı varken, Başbakanlık yapmak elbette zor olacaktı. Şimdi 22 Mayısta AKP olağanüstü kongre ye gidiyor ne seçecekler orada, bana göre başkan yardımcısı seçecekler. Sakın ha, Başbakan seçilecek diye bir beklenti içerisinde olmayın… MHP lideri Bahçeli ne diyor, bu istifaya,  “Ülkemiz kansız ve silahsız bir darbe yaşıyor.” CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bu HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Sivil darbe yapılmıştır” Liderlerin yorumları özetle böyle. YARGIYA YENİ AYAR MI VERİLİYOR Kaşla göz arasında gündem yoğunluğu arasına sıkıştırılan bir önemli konu daha, bağımsız yargının mumla arandığı şu sıralar, yargıda yeni değişime gidiliyor. Yargının en tepesi yeniden şekilleniyor. Ancak bu değişimi sıradan görev süresine indirgemek yada yapılmak istenenin kamufle etmek, insanları aptal yerine koymaktır. Evet, yakında yargı daha da bir başka şekilde işlerse hiç şaşmayın. KİLİS IŞİD HEDEFİ OLMAKTAN KURTULMAYI BEKLİYOR Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin gerekirse tek başına Suriye’ye kara gücü gönderebileceğini söylemişti, fakat garibim ondan önce kendisi gitti. Eee ne olacak şimdi Kilis’in hali. Başkanlığımı bekleyecek, AKP kongresini mi, yoksa başkan yardımcılığı seçimini mi bekleyecek kurtarılmak için. Çünkü ülkenin en tepesinin gündeminde Kilis yok gibi. Ama Kilis’e her dakika füzeler atılıyor, insanlar ölmeye yaralanmaya devam ediyor. Kilis, eylem yasaklarıyla, halkı sokakta çekmekle kurtulur mu gerçek ten.      

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir Şahin Arşivi