Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Türkiye’nin Sosyal Yapısı…
Yayınlanma:
Güncelleme:
Ülkemizin sosyal yapısı, üzerine çok konuşulmasına rağmen, bu konudaki bilgimiz genel olarak yetersizdir. Okullarda bu konuların üzerine eğinilmez. Oysa bir genç, ilkin memleketin ekonomik ve sosyal yapısını bilmelidir ki, ülkeyi ve insanları anlayabilsin. Ülkemize özgü işlerden birisi, üst yapıya önem verip alt yapıya önem vermememizdir. Şehirlerin nüfus olarak büyümesini, sosyal gelişme olarak değerlendirenler çoktur. Oysa nüfus olarak büyüme, şehri bir keşmekeş, içinden çıkılmaz bir yer haline getirebilir. Halk arasında çok kullanılan bir söz “Şu olay oldu, dirlik düzenimiz bozuldu” cümlesidir. Burada Dirlik düzenden sözünden kastedilen, Selçuklu’da ve Osmanlı’da uygulanan Mir’i toprak düzenidir. Toprakların kamunun olduğu, ortak dağıtıldığı bir düzen anlaşılır bu sözden. Bir de Tefeci-Bezirgânlık vardır, bu topraklarda. Sınıflı toplumların ortaya çıkışından başlayıp günümüze kadar gelen bu sınıf, Ortaçağ döneminde en görkemli zamanlarını yaşamıştır. Üretimle ilişkisi olmayan, köylü üretmenlerin ürününe daha tarlada iken el koyan, bu ürünü yok pahasına alıp, diğer aracılara yüksek fiyatla satan bu sınıf Ortaçağcı değerlere sahip çıkar. Ortaçağın temelinde skolastik mantık yatar. Halk din kanunlarıyla yönetilir. Din her zaman bilimsel gelişmenin önüne geçer. Doğa olayları, sosyal olaylar din üzerinden açıklanır. Din istismar edilir. Din kullanılarak, maddi menfaat sağlanır.
Ülkemizde demokrasinin bir türlü işleyememesinin nedeni de ülkemizde bu Tefeci-Bezirgân sınıf ideolojisinin, iktidara ortak olması, zaman içinde de tamamen kendi ilkelerini hayata geçirmesidir. Bu çağda, Ortaçağı bizlere yaşatmak isteyen bu sınıf hep AB-D emperyalizmi tarafından desteklenmiştir. Yani yalnız değildir. Hikmet Kıvılcımlı “Genel Olarak Sosyal Sınıflar ve Partiler” adlı eserinde bu sınıf ilişki ve çelişiklerini ayrıntılarıyla ortaya koymuştur. Bu gün niye demokratik bir düzende yaşayamıyoruz, bu durumun tarihcil kökenlerinin de ülkemizin bu sosyal yapısından olduğunu görmemiz gerekiyor. Ülkemizin Sosyal yapısının değiştirmek isteyen devrimci ve ilerici güçler, 1908 Jöntürk devrimi, Kurtuluş savaşımız ve 27 Mayıs Politik devrimiyle bunu bir ölçüde başarmışlardır. Finans-Kapital ve Tefeci-Bezirgânların emperyalizmle işbirliğiyle gerçekleştirdikleri 12 Mart- 12 Eylül faşist darbe süreçleri memleketi geriye götürerek bu hale getirmiştir.
Genel seçimler ile ülkeyi gerçekten halk yönetiyor gibi bir demokrasicilik oyunu oynanıyor. Oysa ülkemizdeki Sosyal yapıyı ve Sınıfların durumunu ortaya koymadan, ülkeyi yöneten sosyal sınıflara karşı doğru bir siyasi mücadele verilemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.