Enerji yaşamın olmazsa olmazı. Modernleşen yaşam, gelişen teknoloji insanın enerji gereksinimini de artırıyor. Ama kullandığımız her enerji türü doğadan da bir şeyleri eksiltiyor. Türkiye fosil enerji kaynakları açısından yoksul bir ülke. Petrol, doğal gaz, kömür rezervlerimiz bize yetecek kadar değil. Bunun yanında rüzgar, güneş gibi enerji üretmek için tükenmeden kullanabileceğimiz kaynaklarımız birçok batı ülkesinden daha verimli. Buna rağmen sanki karar vericiler bu ülkenin doğasını yok etmeye, çocuklarımıza çöl bırakmaya yemin etmişler gibi yanlış kararlarla kömür ve su kullanan elektrik üretim tesislerini olmadık yerlere kurmaya devam ediyorlar. Sadece santral için değil üçüncü köprü, İstanbul’a yeni havaalanı için seçtikleri yerler bile sanki özellikle yanlış seçilmiş gibi. Dünyanın en özel vadilerine hidroelektrik santral yapma, dünyanın en yeşil ovalarına kömür santralleri yapma akıl işinden çok kâr işi. Güzel Ege sahilleri yoğun bir saldırı altında. Şimdi yeni bir doğaya saldırı örneği çevre ödüllü, çevre değerlendirme raporlarında bile tarım cenneti olarak tarif edilen, neredeyse tüm meyve ve sebzenin üretilebildiği Lapseki’de yaşanıyor. Manyas Kuş Cenneti Milli Parkına, Kaz Dağı göknarı tabiatı koruma alanına komşu bölgede kurulması planlanan kömür santrali korunması gereken onlarca kuş türü, ender bulunan bazı bitki türleri  için yaşamın sonu olacak. Tüm bunları geceleri ışıltılı caddelerde dolaşmak için yapıyoruz. Ülke olarak enerji tasarrufunu unuttuk. Büyük binaları, aydınlatılmış caddeleri medeniyet gibi algılayan, yaşam zevkini AVM’lerde arayan bir karar verici kalabalığı ile yönetiliyoruz. Kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen insan kalabalıkları, sebep sonuç ilişkisini kuramayan felsefe yoksunları üç kuruşluk menfaatleri için çocuklarımızın geleceğini karartmaya ant içmişler. Ama doğaya, yaşama yapılan saldırılar bölgede yaşayan insanların örgütlenmesini sağladı. Halk demokratik her yöntemi uygulayarak bu talancıları geri püskürtmeyi başardı ve başaracak. Çünkü doğa yenilmez.