Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Seçimden önce…

  e1 Ülkemiz bir Genel Seçim öncesinde.  Herkes “bu seçim çok önemli, dönüm noktası olacak” diyor. Ama önceki seçimler de de aynısı söyleniyordu. “Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde” diye başlayan nutuklar da atılırdı eskiden. Şimdi pek atılmıyor. Son onüç yıldır vatandaşlar arasında ciddi ayrımlar yapıldı. İktidar partisi yanlısı olanlar ve diğerleri diye. Kökü 1950’li yıllarda Vatan cephesine kadar giden bu ayrımcı uygulamalar, bugün daha çok yapılıyor ve bedelleri ağır oluyor. ÖSS ve KPSS sınavlarında yalpan soru çalma girişimlerinin gerçek olduğu yıllar sonra ortaya çıkartılıyor.  Ordu’da Mustafa Kemalci subaylara karşı tezgâhlanan Ergenekon ve Balyoz davalarının, aslında bir kumpas olduğu yine yıllar sonra ortaya çıkartılıyor.  Daha önce kara denenlere şimdi beyaz deniyor.  Öte yandan yolsuzluk davaları hala soruşturulmuyor.  Halkın gözünde hırsızlık yapmak, olağan bir iş haline getiriliyor. Yapanın yanına kar kalıyor. Başka bir taraftan kadınlarımıza yönelik cinayetler, her geçen yıl geometrik bir şekilde artıyor. İş cinayetleri  bu iktidar döneminde dur, durak demeden artıyor. Trafik kazaları artık, gündelik olaylardan sayılıyor. İnsanlık onuruna yakışır demokratik bir düzende, halk bu kadar ızdırap içinde yaşatılamaz. Bizim ülkemizde, 1980 Eylül Faşist darbesinin yarattığı antidemokratik düzen sürüp gidiyor. Antidemokratik 2010 Anayasa referandumu, kendini sol zanneden çevrelerden bile destek alıyor. Sahte bir “askeri vesayet” söylemiyle AKP iktidarı bu çevrelerce yıllardır destekleniyor. Bir Ortadoğu sorunu haline getirilen, Kürt sorunu AB-D emperyalizmimin kontrolünde, Büyük Ortadoğu Projesi içinde çözümü planlanan ve adına “Çözüm Süreci” denilen süreçte çözülmek isteniyor. AB-D emperyalistlerinin halkların sorunun çözdüğü tarihin, hiçbir zaman diliminde görülmediği halde Türkler ve Kürtler buna inandırılmak isteniyor.  Halklar arasına, kardeşlik yerine düşmanlık tohumları ekiliyor. Hükümetin son üç yıldır, yaptığı hamlelerden birisi de 4+4+4 medrese eğitim düzeni oldu. Eğitimde bilimsel ve laik bütün öğeler ayıklanıyor.  Eğitim dinsel hale getiriliyor. Bilimle, din aynı anda öğretilecek deniyor. Bilimin açıklayacağı olaylar din ile açıklanmaya çalışılıyor. Laiklik karşıtı bu uygulamalar halkın yaşam tarzına da karşı çıkıyor. “Şu şekilde giyineceksin,  şu şekilde yiyip içeceksin” deniliyor.   Zaten 2 yıl önce Gezi isyanı da bu yüzden çıkmıştı. Tüm yurtta vatandaş, kendi yaşam tarzına müdahale edilmesi karşı çıkmıştı.  Demokrasinin olmazsa olma koşulu olan,  laik düzeni yerleştirmek için, bir büyük Kurtuluş Savaşı verilmiş, Cumhuriyet kurulmuş, Köy Enstitüleri, Halkevleri hayata geçirilmişti. Halkın meydana getirmek bedeller ödediği yaşam tarzından, vazgeçmesi düşünülemezdi. İşsizliğin, Pahalılığın kol gezdiği, insan hayatının değersizleştirildiği bir düzeni yaşıyoruz. Bu düzenin yaşaması için halkın örgütlü olmaması gerekiyor. Ayrıca Hikmet Kıvılcımlı’nın deyimiyle “kafadan silahsızlandırılması” gerekiyor. Bu iktidar 13 yıldır bunu yapıyor.  Bu çıkmazdan kurtulmak için, vatandaş olarak aklımızı başımıza almalıyız.  Neyin gerçek, neyin doğru olduğunu bilmeli, öğrenmeli ve örgütlenmeliyiz. XXX Sağlıkta yaşadığımız şiddetin son kurbanı Samsun’da Göğüs Cerrahı olarak çalışan meslektaşımız Op. Dr. Kamil Furtun oldu. Ailesine ve tüm sağlık çalışanlarına başsağlığı diliyorum. ercankosmanoglu@hotmail.com  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi