Arif Nacaroğlu

Arif Nacaroğlu

Savaş tamtamları

ARİF NACAROĞLU

Gündem karışık. İşsizlerin, gençlerin, toprak emekçilerinin, doğa bekçilerinin sesi, çığlığı savaş tamtamları arasında kaybolup gidiyor. Hele bazı şirket kanalları yok mu, onların her gece kerameti kendinden menkul, özel üniversitelerinin reklamını yapsın, televizyona çıkıp ağzına geleni saçmalasın diye ekrana sürmeleri ve isimlerinin önündeki akademik unvanları hiç de uzman olmadıkları konularda dahi arsızca kullanan konuşmacıları dövüştürüp, reyting peşinde koşmaları insanı çileden çıkartıyor. Aslında gözleri, kulakları tepede. Oradan gelen sese göre bağırıp, zıplıyorlar. Tepeden yüzde 40 geldi, bir baktık aynı gece hep bir ağızdan bu zevat yüzde 40’ın kerametini, sihrini savunmaya başladı. Reis “Yüzde kırk mırk yok” dedi, hep birlikte sustular.

Yahu büyük sayılacak bir deprem daha yeni oldu. Yapılan hesaplar, belki yarın, belki yarından da yakın bir deprem olacağını ve İstanbul, İzmir gibi büyük şehirler dahil birçok şehirde binlerce binanın yıkılacağını ve en iyi ihtimalle on binlerce kişinin öleceğini gösteriyor. Artık bunu konuşan yok. Askeri uzmanlar(?) Suriye’ye giriş tahminleri vermeye başladılar. Hadi onlar diyelim askeri uzman. İsimlerinin önünde “emekli asker” yazıyor. Bazılarının askerdeyken patates mi soydukları veya ordonatta depo mu bekledikleri önemli değil. Ama askerliğini belki de 20 gün paralı kısa dönem yapmış veya adamını bulup “müzmin karın ağrısı” teşhisiyle çürüğe ayrılmış vatanseverlere ne demeli. Belli ki kendi çocukları, kardeşleri sağlam yerlerde ve güvende. Her akşam televizyon ekranlarından komşuya saldırıyorlar, “Daha ne duruyoruz” diye tepiniyorlar.

Soma’dan yola çıkan maden işçileri tazminatlarını alamadıkları, dolandırıldıkları, TMSF ile şirket arasında pinpon topuna çevrildikleri için canlarına tak etmiş, Ankara’ya gidip dertlerini, zor ama bulurlarsa emekçiden yana olan bir devletliye anlatacaklar. Karşılarında jandarma. Jandarma içişleri bakanına bağlı ama nihayetinde asker. Ne işin var senin yağmur altında hakkını aramak için kimseye zarar vermeden yol kenarından yürüyen emekçinin karşısında.

Yerli ve milli iktidar ve yandaşları vatan toprağı Kaz Dağları’nı yabancı bir şirkete satmış. Belli ki, yabancı şirketin eli ağaç kanına bulaşmasın diye, “Kendi ağacımı ben keserim” demiş ve 5 milyon dolar da cellat parası almış. Şimdi orada bu katliamı durdurmaya çalışan, vatan toprağını yabancıya kaptırmamak için canını ortaya koyan insanların önüne yine jandarmayı dikmiş. Devlet köyde muhtar, okulda müdür, dağda jandarma.  Jandarma içişleri bakanına bağlı ama nihayetinde asker. Kendi gibi asker olan dedesi bu dağları yabancıya vermemek için genç yaşta hayatını vermiş. Ne işin var senin yağmur altında toprağını, ormanını korumak için kimseye zarar vermeden çadır kurmuş insanın karşısında.

Ama şimdi tamtamlar çalıyor. Kaz Dağları’nı, Soma’yı, metal işçilerini, depremi konuşmak yasak. Kaz Dağları’nı, Soma işçilerini, metal işçilerini yabancıya, bir avuç iş birlikçiye satan değil, “Ne bu len” diye konuşan vatan haini.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arif Nacaroğlu Arşivi