Arif Nacaroğlu
Ol kurtul
Yayınlanma:
Güncelleme:
Babam anlatırdı.
“Adnan Menderes’li, Celal Bayar’lı, Demokrat(?) Partili yıllarda Türkiye’ye biçilen rol küçük Amerika olmaktı. İşe, İstanbul’un en tarihi bölgelerini talan etmekle başladılar. İstanbul’un sur içini (o zaman İstanbul orasıydı) göbeğinden dörde ayırdılar. Şimdi Vatan Caddesi olan sokakta, Aksaray ve Fatih bölgesinde ne kadar tarihi konak, eski eser varsa yıktılar, yerine o günün şartlarında abartılı geniş yollar yaptılar. Bakma sen şimdi ‘İyi ki yapmışlar’ dediklerine. Onlar İstanbul’u yıktıkça yer açıldı. Göç yoğunlaştı. Koskoca Anadolu bozkırı dururken İstanbul ve çevresinin en güzel koyları, tepeleri kirli sanayi tesisleriyle ve etrafları ucuz işçi barındıran gecekondularla dolmaya başladı. İş bununla kalsa neyse, ama bu söylediklerimi o zamanlar söyleyenler vatan haini, gominist ilan ediliyorlardı. O dönemde sahtekar, hırsız, vergi kaçakçısı, namussuz, katil filan olmaktan daha ağır bir suçtu ‘gominist’ olmak. Ülkemize bırakın bir çivi çakmayı, çakılı çivileri söken, ‘Size ne uçaktan, ağır sanayiden siz toplu iğne üretin, diğerlerini biz size veririz’ diyen, İncirlik’e, Pirinçlik’e, Sinop’a , Karamürsel’e askeri tesisler kurup, yurdum insanını oralarda hizmetçi olarak çalıştıran, ‘Zeytin yağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman’ gibi ısmarlama türkülerle insanıma oynata oynata, gerdan kıra kıra zeytin ağaçlarını söktürüp, dokuma fabrikalarını kapattıran, onun yerine nebati margarin ve naylonu iteleyen ABD dost, Kurtuluş Savaşımızı desteklemiş, çok sayıda ağır sanayi, demir-çelik, alüminyum tesisi kurmuş gominist Rusya büyük düşmandı. Sonra korkmaya başladılar. İktidar sürdürülebilir değildi. İşler sıkışmış, aptal sandıkları insanlarda kıpırdanma başlamıştı. Akıl hocalarından aldıkları taktiklerle ‘Vatan cephesi’ diye bir şey kurdular. Tavernada müziğini dinlemeye gelen müşteriyi selamlayan Büyük Usta Ümit Besen misali her akşam TRT radyolarından ‘Ahmet Beyler de cephemize katıldı, Hasan Beyler ve zevceleri de, Firuzan Hanım ve mahdumları da.’ türünden anonslarla ülkeyi tam ortasından olmasa da ikiye böldüler. O dönem cepheye girip bir şekilde memur olan paçayı kurtarıyor, Sümerbank ayakkabı ve kravata kavuşuyordu. İkinci Dünya Savaşı’ndan insan kaybetmeden çıkmayı başarmış ülkemin yoksul ve mahzun insanlarının bir kısmı ‘Ol kurtul’ demeye başlamışlardı.
Sonra macera hazin bitti. Emperyalizm o günün şartlarında alacağını almış ve iş birlikçilerini, yerlerine yenilerini yazmak üzere, defterden silmeye karar vermişti. Öyle de oldu. Yerlerine ‘Her mahallede bir milyoner yaratacağım. Küçük Amerika olacağız’ diyen, yıllar sonra ‘3 sizden, 3 bizden’ diye havalara zıplayıp Denizleri katleden, ABD stajyeri, Allah rahmet eylesin, Morison Süleyman geldi.”
Şimdi bakıyorum da batı ve doğu yakasında fazla değişen bir şey yok. İnsanlarımızın bir kısmı hâlâ “Pancar şekeri yiyemem aman” diye göbek ata ata fabrikaları satmaya, kapatmaya çalışıyor. “Yerli de kömür yakamam aman” diye gerdan kıra kıra ithal kömürlü termik santral kurmaya çalışıyor. Kalkınma palavrasıyla, az enerji tüketen bilgi, bilişim, yazılım, ileri teknoloji ürünü üreteceklerine “Siz bırakın o işleri. ‘Halime’yi samanlıkta bastılar..’ türünden türkü yazdırmayın bana” şantajı ile gelişmiş ülkelerin enerji düşmanı tesislerini ülkemin güzel ovalarına kurduruyor, mavi denizlerini kirletiyor, cennet koylarını dolduruyorlar.”
Vatan cephesini de kurdular. Her gün “Ol kurtul” diye bas bas bağırıp, olmayanlara “Gominist” diye parmak sallıyorlar. Bir tek “Öl kurtul” demedikleri kaldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.