Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Kriz var Bunalım var…
Yayınlanma:
Güncelleme:
Bakan ve bakan çocuklarının içinde 17 Aralık’ta ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluk ilişkileri, ülkemizde siyasi bir bunalıma neden oldu. Yargıya yapılan müdahaleler ile pek çok savcı, hâkim ve yüksek rütbeli polis yer değiştirdi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunsa değişiklikler yapıldı. AKP hükümeti ile cemaat arasında kavga gibi algılatılmaya çalışılan bu durumun arka planı tam da böyle değildir. Son on yılda Cumhuriyet tarihini en büyük özelleştirmeleri yapıldı. Daha önce yapılan tüm özelleştirmelerden, çok daha fazla özelleştirme yapıldı. Cumhuriyet’in ilk yılarında kurulan, Kuvay-ı Milliye yadigârı KİT(Kamu İktisadi teşebbüsleri)’ler yok pahasına satıldı. TEKEL ve Sümerbank bunların en önemli örnekleridir. Daha sonarsında Telekom, Tüpraş gibi kritik alanlarda da özelleştirmeler yapıldı. Sanayi üretiminin yeterli olmadığı, tarımın bitirildiği ülkemizde aslında görünmeyen bir ekonomik kriz vardı. Dışarıdan gelen sıcak paralarla idare edilen bir ekonomiydi. Cari açık hızla büyümüştü. ABD’nin Ortadoğu politikalarını hayat geçirmek için Türkiye’ye ihtiyacı vardı. AKP hükümeti bu ihtiyacı büyük ölçüde karşıladı. ABD de şimdi artık değişiklik sinyali veriyor.
AKP hükümetinin, yenilmez bir iktidar olmadığını Mayıs –Haziran aylarındaki Gezi direnişi göstermişti. Toplum AKP hükümetinin kendine biçtiği dar elbiseyi giymek istemiyordu. Bizden, onlardan gibi ayrımlar, dindarlar-dindar olmayan gibi ayrımlar, halkı cendereye sokan ayrımlardı. Eğitim düzenin medrese düzenine geçiş, toplum hayatında laik uygulamaların kaldırılması da vatandaş arasına sokulan ayrımlara örneklerdir.
Zaten yılladır ekonomi, tefeci-bezirgân sermaye düzenini egemenliğinde gidiyordu. Üretimden ziyade tüketim özendiriliyordu. Hızla yapılan AVM’ler, bıtırak gibi yurdun her yanını sarmıştı. Vatandaş kredi kartları ve kredilerle sürekli tüketime yönlendiriliyordu. Buradan kazançlı çıkanlar, hep yerli ve yabancı parababaları idi. Deniz tükenmek üzere diyorduk. Deniz artık bitmiştir. Bu gün Türkiye son bir yıldır parası en fazla devalüasyon uğrayan ülke durumundadır. Türk Lirası dolar karşısında son bir yıldaki değer kaybı yüzde 30 ‘u buldu. Daha önceki devalüasyonlar ve ekonomik krizler hep hükümetin yuvarlanmasıyla sonuçlanmıştır. 1946 Recep Peker hükümeti, 1958 Menderes hükümeti 1970 Demirel hükümeti, 2001 Ecevit hükümeti. Şu anda siyasi ve ekonomik bunalım birliktedir. Bu da ekonomiyle, siyasetin ayrılmaz olduğunu bir kez daha bize gösteriyor. Parababaları krizin faturasını hep emekçilere çıkartırlar. İşsizlik, pahalılık kriz dönemlerinin sonraki sonuçları olur. Vatandaş olarak bu krizden ders çıkartmalı, emekçinin hakkını verecek bir demokratik düzen için, örgütlenmeli mücadele etmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.