Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Kendini Yakan İşçimiz…

Bundan iki yıl önce de Başpınar’da çalışan bir işçimiz kendini, Gaziantep Otogarında yakmış zor kurtarılmıştı.  Meclis’in önünde kendini yakan işçimiz ile aynı sorunlarda söz ediyorlardı. İşsizlik ve pahalılık en temel sorun, işçi sınıfımız için.  İki yılda İşçi Sınıfı açısından daha zor koşullar var.  İşin önemli bir yanı da, Meclis önünde kendinin yakan işçinin, ulusal medyada haber olmamasıdır. “Her şey güllük gülistanlık, vatandaşın durumu çok iyi, buna rağmen kendini bilmez biri işim yok, param yok diye kendini yakıyor” diyebilirsiniz. Kendini yakan işçi Sıtkı Aydoğmuş beş yıl önce Sinpaş GYO’nun Altın oran inşaatında,  iş kazası geçirdiğini işverenin kendisine yalnızca 300 lira verdiğini söylemiş. Bu nedenle 5 yıldan beri alacak davasının sürdüğünü belirtmiş. Çok klasik öykülerdir bunlar. İşçi iş kazası geçirir. Bu kendi dikkatsizliği yüzünden kabul edilir. Oysa genellikle o işyerinde iş kazasını önleyici önlemler yoktur. Bugün Başpınar’da,  KÜSGET’te işçiden iş kazası önlemleri için gerekli işçi donanımın işçi tarafından alınması bile beklenmektedir. İş kazası geçiren işçi özel hastanelere götürülür. Geçirilen kaza iş kazası diye yazılmaz.  Burada sağlıkçı meslektaşlarım, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek zorundadır. Özünde bu işin yasal ve vicdani sorumluluğu vardır. İş kazası geçirdiği halde, geçirmedim diye söyleyen işçinin nerede çalıştığı,  vardiyaları sorularak, yaralanmanın özelliğinden iş kazası olup olmadığı kolayca ortaya çıkar. Geçinemiyorum diyor, kendini yakan Sıtkı Aydoğmuş. İşsizlik ve pahalılık yakasını bırakmıyor. Bir işe girse bile, sendikasız örgütsüz çalışmak zorunda kalıyor.  Çalışma ilgili yasalar 12 Eylül den sonra tamamen değiştirilerek, işçi sınıfı aleyhine pek çok uygulama hayat geçirildi. 2010 Anayasa halkoylaması ile  işçi sınıfı için daha kötü çalışma koşulları yaratıldı. En sonunda iş mahkemelerinin önüne bir arabuluculuk düzeni konularak, İşçi sınıfın hak araması daha zorlaştırıldı. Demokrasi denen düzenin temelinde üretim ilişkileri yatar. Bu düzende yalnızca işverenleri, parababalarının tutan bir düzen olursa, bunun adı demokrasi olamaz. Olması gereken işçinin işgücünü özgürce satabileceği, toplu sözleşme ve grev yapabileceği bir düzendir. Evrensel hukuk kuralları bunu emreder.  Bu nedenlerle İşçi sınıfını bugün kendi hakları için her türlü eylem yapması doğal bir haktır. Çünkü işçi kendi ekmek davası için bu eylemleri yapmaktadır.  Örgütsüz olunca, kendini yalnız hissedince de böyle tek başına kendinin yakma eylemleri olabilmektedir.  Bu eylemden herkesin ders çıkarması gereklidir. Toplumsal olaylarda, bazı fizik kuralları geçerlidir. İşçi sınıfını bu kadar cendere içine sokmak bir taraftan da patlamasına zemin hazırlamaktır. ercankosmanoglu@hotmail.com    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi