Kasetler Savaşı

m1 Televizyon kanallarında zaping yaparak dolaşmaya devam ediyorum! Tayyip,  Hitler gibi hiddete bürünmüş bir şekilde var gücüyle bağırıyor! Aman! diyorum! Korkmasınlar diye torunları öbür odaya gönderip, izlemeye devam ediyorum. Tayyip'in yüz hatları gerilmiş, gözler kan çanağına dönmüş! Küfürbaz ağzını öyle bir açmış ki, haramzade dişleri korku filmlerini andırırken, ağzından saçılan kanlı tükürüklerinin yıllar önce zar zor alabildiğim televizyon ekranımı kirlettiğini hissediyorum... Peki neden bu kadar telaş? Cevap çok basit! Demokrasi ve cumhuriyet düşmanlığı! Bu iktidarın tamamı cumhuriyete düşman. Çünkü etekleri dibinde büyüdükleri mollaların yaşam tarzını islam  olarak  benimsemişler. Biliyorlar ki bu ülkenin yüzde altmışı modern dünyayı reddediyor ve kendi karanlıklarında yaşamayı tercih ediyor, onlarda bütün hesaplarını buna göre yapıp, bütün halkı soyuyorlar. Tayyip Erdoğan her ne kadar bu ülkenin başbakanı olduğunu söylese de, aslında bunu hiç bir zaman başaramadı. Ne diyordu gezi eylemlerinde? "Yüzde elliyi zor tutuyorum!"  Peki diğer yüzde elli kimdi acaba? "Cami'de içki içtiler!"  yalanıyla halkı biri birine kışkırtmak istedi. Ama o caminin imamı bunu yalanlayınca sürgün edildi. O çirkin ve bet sesiyle  "benim baş örtülü bacıma saldırdılar, yerde sürükleyip bebeğini tartakladılar, elimizde görüntüleri var, yakında yayınlayacağız!" diye halkı gene kışkırtmak istedi! Ama halk kendisi gibi nefret yüklü değildi ve bu oyunlara düşmedi. Diğer yandan 14 yaşında zihinsel engelli bir kız çocuğu, Ovacık Akp ilçe başkanı tarafından iki yıl boyunca defalarca tecavüze uğruyor  bir araba da tecavüz halinde iken halk tarafından suç üstü yakalanıyor! Eğer Tayyip Erdoğan bu ülkenin başbakanı olsaydı çıkıp "benim 14 yaşında ki kızıma tecavüz edildi!" diye olaya müdahil olurdu ve gerekli talimatı verirdi. Bu ülkede gençler analarının sütü kadar hakları olan demokratik eylemlere çıktıkları zaman, polisin militanca ve keyfi müdahalesine maruz kalıyorlar. Polis genç kızlara gayri ahlaki olarak müdahale edip, ağza alınmayacak küfürler ediyor ve saçlarından sürüklüyor. Eğer Tayyip Erdoğan bu ülkenin başbakanı olsaydı çıkıp "kimse benim kızlarımı, bacılarımı yerlerde sürükleyemez, küfür edemez!" diye müdahale ederdi. Ama bunu yapmak yerine aynı polisleri ikramiye ile ödüllendirip, "emri ben verdim!" diye bir de kahraman ilan etti! Emir verdiği polisler yedi tane gencecik ana kuzusunu sadist duygularla kalleşçe öldürdüler. O gençler için "benim çocuklarım!" diyemedi. İktidar olduğu on iki yıl boyunca sayısız kadın sokak ortasında çeşitli şekillerde öldürüldü, yaralandı, sürüklendi. Yeri geldi karakol odalarında dayak yiyen kadınların görüntüleri yayınlandı. Ama bir kez olsun "benim bacılarımı nasıl döversiniz?" diye soruşturma başlatmadı. Peki neden? Çünkü Tayyip Erdoğan hiç bir zaman Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı gibi olamadı! O sadece temsilcisi olduğu gerici akımların sözcüsü gibi davrandı... Daha sonra Kabataş olayında yerde sürüklendiğini iddia ettiği Zehra Develioğlu, Tayyip Erdoğan'ın nikah şahitliğini yaptığı Bahçelievler belediye başkanının gelini çıktı! Aynı Zehra Develioğlu'nun geçtiğimiz günlerde Barzani ile çekilmiş resmi ise dikkate şayandı!.. Peki gezi eylemleri başladığından beri aslında ne oluyormuş? Gezi eylemleri, sürecin getirdiği kaçınılmaz bir zorunluluktu. Ama aynı zamanda AKP'nin gökte ararken yerde bulduğu bir fırsat oldu. Bana göre AKP sessiz devrimini zaten gerçekleştirmiş olmasına rağmen, güçler dengesini yeterince eline almış değildi. Ama gezi eylemlerini bahane ederek polis teşkilatına hem kendi militanlarını atadı hemde yeni teçhizatlarla takviye etti. Biraz daha güçlendi ve kendisinden olmayan "ötekileri!" açıktan tehdit etmeye başladı. Yaratılan kaotik ortamın gölgesinde yapılan yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet çarkı 17 Aralık'a kadar pek anlaşılmadı. Ama ayyuka çıkan hırsızlık kasetleri ve belgelerinden bile prim yaptılar!.. Bunları bahane ederek suç ortaklarını sırtından atıp, "paralel yapı, paralel devlet, faiz lobisi" gibi yeni kavramlarla kendi seçmenlerini bir kez daha uyuttular! Öküzün ölmesi ile ortaklık ta bitti tabi! Ama ortaya yığılan kirli çamaşırlardan o kadar pis kokular yayıldı ki, bunların temizlenmesinin mümkün olmadığını bildiklerinden; pis kokularını başka pis kokularla bastırmaya çalışıyorlar! Onlarca yıldır ortaklık kurarak ülkenin bütün kaynaklarını pervasızca paylaştılar. Başbakan bir konuşmasında "ne istedilerse verdik!" diyerek bunu zaten itiraf etmiş oluyordu. Para hırsı öyle bir şeymiş ki; anlaşılan din, iman, Allah diye tapındıkları bütün değerleri belirleyen bu meta imiş! Her türlü yalan, dolan ve hırsızlığı yasalaştırarak lüks içinde yaşayan bir iktidar ile, halka öbür dünyada cennet vaat eden bir ruhban topluluğu tarafından kuşatılmış durumdayız! En acısı da bu halk, kendi çocuklarının yarınlarını çalan hırsız babaların, hırsız oğullarını alkışlıyor!..  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Ercan Arşivi