Ender İmrek
'Hayır' büyüdükçe onlar küçülüyor!
Yayınlanma:
Güncelleme:
Koruköy yani Xerabê Bava günlerdir abluka altında. Giriş çıkışlar yasaklanmış köyde nelerin olup bittiğini tahmin etmek zor değildi.
Zira daha önceki uygulamalardan biliyoruz ki, orada, yani Kürtlerin yaşadığı topraklarda bir şehir, bir köy, bir diyar abluka altına alınmışsa ve giriş çıkışlar yasaklanmışsa ve durmadan oraya askeri sevkiyat yapılıyorsa ve tank, top, panzer, havadan helikopter ve daha nice ölüm makinesi intikal ettiriliyorsa orada bir şeyler oluyordur...
Biliyoruz ki, nice şehirler yakıldı, yıkıldı böyle giriş çıkışlar kapatılmış yerlerde.
Bir zaman bodrumlarda onar, yüze yakılmış, öldürülmüş insan cesetleri taşındı.
Kürtçesi Xerabê Bava olan ve kayıtlara Koruköy olarak geçen köyde neler olup bittiğini içimiz yanarak, yüreğimiz ağzımızda bekledik...
Keşke yanılmış olsaydık...
Keşke utanmış olsaydık, öyle düşünüyor olmaktan...
Keşke oralarda fidan dikildiğini, yol su kanalizasyon çalışması sürdürüldüğünü öğrenseydik...
Ancak şaşılacak bir şey yok!
Bir kez daha gördük ki, girişi, çıkışı yasaklanan bir şehir varsa orada işkence, orada insan hakları ihlalleri, orada Kürt’e reva görülen on yılların devlet uygulamaları sürmektedir.
Sezgin Tanrıkulu’nun TBMM gündemine taşıdığı işkence edilmiş köylü fotoğrafı yürekleri yaktı...
Bir de Kürtlerden referandumda “evet” oyu kullanmalarını istemektedirler...
Yani işkenceye “evet”.
Yakmaya devama “evet”.
Nusaybin, Cizre, Sur, Şırnak, Varto...
Yani geçen yıl aylarca süren vahşetin devamına referandumda “evet” denmesi isteniyor Kürtlerden...
Kürt’ün inkarına...
Kürtçenin yok sayılmasına...
Seçilmiş belediye eş başkanlarının, meclis üyelerinin hapse atılmasına, halkın iradesinin yok sayılıp belediyelere kayyım atanmasına “evet” denmesi isteniyor.
HDP Eş Başkanlarıyla birlikte 11 HDP milletvekilinin hapse atılmasına, yargılanmasına, sonra Eş Başkan Figen Yüksekdağ’ın hapisteyken milletvekilliğinin düşürülmesine Kürtlerin “evet” demesi isteniyor...
Yani Kürtlerin kul köle, her türlü işkenceye, baskıya, inkara asimilasyona “evet” demesi, “Erdoğan çok yaşa” diye alkış çalması isteniyor
Oysa Kürtler için “hayır” demek için tüm halklardan daha çok neden bulunuyor.
Daha iki gün önce Abdülkadir Selvi yazdı, örnekler veriyor, tarihleri birlikte sunuyor, diyor ki, “Bakın Erdoğan önce sert konuşuyordu, ama gelinen noktada bu üslubunu değiştiriyor, hatta HDP’lilerden bile oy istiyor.”
İnsan nasıl da mutlu oluyor!
Ne güzel, Cumhurbaşkanı Erdoğan üslubunu da değiştiriyormuş... Başlarda kullandıkları “hayır, diyenler teröristtir” söyleminden vazgeçmişler... Hem çeşit çeşit referandum müzikleri yapmışlar, Kürtçe şarkı da yapmışlarmış, üstelik Kürçesi en etkileyiciymiş...
Başbakan “evet” de çıksa “hayır” da çıksa ülke bölünmez” demiş...
Artık “Hayır çıkarsa iç savaş çıkar” demeyeceklermiş...
İşte böyle...
Kürtlerle dalga geçiyorlar...
Türk, Kürt, Alevi, Sünni, her inançtan, her dilden bu toprakların demokrasi diyen halklarıyla dalga geçiyorlar.
Ama en çok da Kürtler...
Peki, daha Selvi’nin yazdıklarının mürekkebi kurumadan Bakan Süleyman Soylu’nun söylediklerini ne demeli...
O celal, o ne şiddet öyle!
Belli ki Nusaybin’in Xerabê Bava köyünde yapılanlar Cizre, Şırnak, Sur hesabı...
Oradan işkence edilmiş bir köylü fotoğrafının gösterilmesine bile tahammül edemiyorlar.
Suçları yüzlerine vurulunca çıldırıyorlar.
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun bir soru önergesiyle birlikte sunduğu köylünün işkence edilmiş perişan halinin görülmesi onu çileden çıkarmış...
İstiyorlar ki, Kürt’e işkence, Kürt’e ölüm, Kürt’e toplu kıyım sessice geçiştirilsin, hatta onaylansın...
Kürt eşittir terörist muamelesi görsün...
Devlet Kürt’e ne eylerse güzel eyler densin...
Bundandır ki, İçişleri Bakanı Soylu ateş püskürüyor, Sezgin Tanrıkulu’ya hakaret ediyor; onun köylülerin sesi olma çabasını “teröristlerin yandaşı” gibi gösteriyor... Bu da yetmiyor, CHP’ye Genel Başkan Kılıçdaroğlu’ya öfkeleniyor, tehdit ediyor.
Sezgin Tanrıkulu isabetli bir iş yapmış, onları en zalimane yerinden yakalamış...
Peki madem artık AKP-Erdoğan üslubunu değiştirecekti, o dille bir yere varılamayacağını bilerek hareket edecekti de daha bu yazılanların mürekkebi kurumadan, Soylu’yla aynı gün Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un bir kez daha medyayı tehdit etmesine ne demeli... Havuz medyası var, diğerlerini de büyük oranda etkisi altına alıp hükümetin borazanı haline getiren Kurtulmuş hâlâ durumdan memnun değil...
Bu tehditler referandumdan “hayır” korkusunun dışa vurumu... “Hayır” büyüdükçe onlar küçülüyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.