Arif Nacaroğlu
Gökyüzünü kaybeden kartal
Yayınlanma:
Güncelleme:
Yıllardan 1938, yaz sabahıydı. Köyün davarını Sivisik’te otlatmaya götürmüştük. Etrafımızı askerler sarmıştı. Biz askerden korkmuyorduk. Onlarla çoktandır beraberdik. Beyaz Dağ’da çadır kurmuşlardı. Onlara her zaman ekmek, yumurta, tereyağ götürür satardık. Biz onlara, onlar da bize alışmışlardı. Onlardan bir kötülük beklemiyorduk.
Bir sabah köyün üstünde davar otlatırken bir gürültü koptu. Köyde ne kadar kadın, erkek ve çocuk varsa toplamış bize doğru getiriyorlardı. Biz iki kardeş de kendiliğimizden gidip onlara karıştık. Yolda kaçanlar oldu. Annemi bulduk. Babam kaçmıştı. Askerler bizi 4-5 km uzaktaki dağa götürdüler. Orada erkekleri ayırdılar. Erkeklerin bellerindeki kuşakları söktüler ve birbirlerine bağladılar. On beş yaşından küçük erkekleri kadınların yanında bırakıp erkekleri 200 metre uzağa götürdüler.
O zamanlar hükümet bizim köye bir ihbarcı atmıştı. Onu vurdular. Herkes sevindi. Aradan beş dakika geçmeden erkeklerin götürüldüğü taraftan silah sesleri geldi. Etrafımıza makineli tüfekler kurulmuştu. Ateş etmeye başladılar. Kadın ve çocuklar ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Kimisi kaçtı, çoğu vuruldu. Ablam 2-3 metre kaçtı ve vuruldu.”
Yer Zimek köyü. Hozat’ın Zimek Köyü. Bunları yaşayan ve anlatan Hıdır Amca. Mehmet’in, Elif’in ağabeyi. Uşak’a sürgün edildikten sonra Hıdır, Mehmet, Elif olan Gregoryan ailesinden Sarkis, Kevork, Cuhar.
Murat Kahraman’ın hazırladığı “Gökyüzünü Kaybeden Kartal” kitabından bir paragraf. İnsanın insana yaptığının özeti. Ne ilki, ne sonuncusu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.