Arif Nacaroğlu
Gaziantep Kitap Fuarı
Yayınlanma:
Güncelleme:
Geçtiğimiz hafta Gaziantep Üniversitesi’nde kitap fuarı vardı. Üniversitenin en yeni ve en geniş salonları ayrılmıştı fuar için. Salonun ikinci katında tam merdiven karşısında geniş ve iki taraflı cephesiyle Evrensel Basım Yayın fuarın en verimli yerinde kitaplarını sergiliyordu. Her yaştan okurlar doldurmuştu salonları. İnsanlar sanki yemek tadar gibi inceliyorlardı kitapların arka sayfasındaki tanıtım özetlerini bir bir. Çok bilinen yayın evlerinin yanında yöresel yayınevleri de en az diğerleri kadar okuyucuyu toplamıştı tezgahlarına. Tam girişin karşısındaki Gaziantepli şair, yazar, araştırmacı ve yayıncı Mehmet Kara’nın tezgahına konuk oldum önce. Tarihçi Yazar Celal Hoca’nın sözü vardı. Son kitabının bir kısmını birlikte inceledik. Kurtuluş Savaşı yıllarındaki ihanet çetelerinin, gerici tarikatların düşmanla yaptıkları işbirliklerinin belgelerini tek tek koymuştu sayfalarına. Kitabın arkasına Mustafa Kemal’in Mecliste yaptığı konuşmadan üç paragraf koymuştu o günün Osmanlıcasıyla. 1920’lerin Türkiye’sinde işçi sınıfı olmadığından sadece köylüler için söylenmiş bir paragrafta şöyle diyordu Mustafa Kemal bu günün Türkçesiyle;
“…Efendiler, …yedi asırdan beri dünyanın çeşitli yerlerine göndererek kanlarını akıttığımız, kemiklerini o topraklarda bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf ettiğimiz ve buna karşın onların bunca fedakarlıklarına rağmen nankörlük ve küstahlıkla uşak seviyesine indirdiğimiz bu vatanın gerçek sahiplerine yaptığımız haksızlığı üzüntü ile belirtelim…”
Mehmet Kara’nın editörlüğünü yaptığı “Vahna Köyü Folkloru”, “Sasonlu Tavit Destanı” , Mehmet Yılmaz’ın “Ermeni Mitolojisi” kitaplarıyla birlikte “Aydınlığa ısrarlı yolculuğunu sürdüren” şiir ve edebiyat dergisi “Mavi”yi koltuğumun altına sıkıştırıp burnuma gelen taze çay ve kahve kokusunu izleyerek Evrensel Basım’ın tezgahına ulaşıyorum. Tezgahın arkasında, kısa ömrüne beş yaşam sığdırmış Recep Kar’ın her yaşa eşit yaşlarıyla oğlu Deniz, kızı Hazal var. Her an, üç sonra yapacağı işin telaşı ve kararlılığıyla Mehmet Türkmen bir yandan benim için kitaplar öneriyor bir yandan geleceği tasarlıyor. Seçtiği kitapları tek tek inceliyorum. “Utanç ve Onur” Mehmet Kara’nın verdiği kitapları tamamlıyor sanki. Paramazlar’ın ilk 20 sayfasını, Hasan Hoca’nın cımbızla bulduğu satırları oracıkta bir solukta okuyorum.
Tezgahın önünde çocuklar, gençler, orta yaşlılar kitapları tadıyor, hemen her kitabı okumak bir yana özetlemiş, yorumlamış Hanefi Hoca, Hasan Hoca, Fatma Hoca kitaplarla ilgili önerilerde bulunuyor, İnanç, Cengiz, Mukadder’e destek oluyorlar. Tezgah iyi görünüyor ama tezgahı bu hale koyanlar, kitapları kuyumcu titizliğiyle okşayan, düzenleyen Hanefi Hoca ‘yla birlikte tezgah arkasında mutfakta çabalayan gençler, Ali Kaplan, Ali Yılmaz, Deniz.
Mecit Başkan’ın her zamanki koruyucu, kollayıcı, sonuç odaklı ciddi duruşuna, Süleyman’ın minik bebesinin ince sesi eşlik ediyor.
Güzel bir kitap fuarını, koltuğumuzun altına yüklendiğimiz okuma sorumluluğuyla arkamızda bırakıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.