Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Gastronomi Şehri Gaziantep…

Bundan iki yıl önce, 12 Aralık 2015'te UNESCO Gaziantep'i gastronomi şehri ilan etmişti.  O günlerde Suriye'de AB-D emperyalistlerinin saldırısıyla başlayan komşumuz Suriye’deki savaşın, şehrimize ciddi etkileri vardı. Kilis’e sürekli füzeler atılıyor, Gaziantep'in çeşitli yerlerinde bombalar patlıyordu. Bir Turizm şehri olan Gaziantep’e yerli turistlerin gelmesi çok azalmıştı.  Gaziantep’te yapılması planlanana ulusal bilimsel toplantılar bu yüzden ertelenebiliniyordu.  Geçen yılbaşından beri ülkemizin, büyük şehirlerinde bombalar patlamıyor.  Geçenlerde ABD büyükelçisi John Bass , “ABD sayesinde ülkenizde bombalar patlamıyor” gibi bir açıklama yaptı. Bu açıklama ile demek ki bu bombalar ABD’nin kontrolünde patlıyormuş itirafı olarak değerlendirildi. Şehrimiz gerçekten pek çok medeniyetin gelip, geçtiği ve tarihi ipek yolu üzerinde olan bir şehir.  Tarihi yapıların önemli oranda, ayakta olduğu önemli bir şehir. Tarihi ve Coğrafi özellikleri yemek konusunda da Gaziantep'i öne çıkarmış. Anadolu yemekleriyle, Suriye bölgesinin yemek kültürü harman olmuş şehrimizde. Şehrimizin kendine özgü yemekleri ve tatlıları bu nedenle çok ünlü olmuş durumda. Zaten İstanbul, İzmir Ankara gibi büyük şehirlerimizde hep Gaziantep Kebapçılarını, Lokantalarını ve Baklavacılarını görürüz.  Bu üzerinden atlanmaz bir gerçekliktir. Gaziantep'in yemek kültüründe ön plana çıkması Gaziantep halkına çok şey kazandırmış.  Çok sayıda Gaziantepli ülkenin faklı bölgelerinde bu alanda iş bulmuşlar ya da iş sahibi olmuşlardır.  Şu anda şehrimizde pek çok vatandaş bu işten hayatını kazanmaktadır. Son üç dört aydır şehrimizde gazeteciler, oda ve dernek yöneticileri bu konuda yazılar yazmakta, fikirler beyan etmektedirler. Çoğunluk görüş, Gaziantep'te dışarıda yeme -içme fiyatlarının çok arttığı yöndedir.  Bunu çevre illerimiz Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay ve Adana’ya göre söylemektedirler.  Bence de gerçek durum böyledir.  Gereksiz yere bir fiyat artışı vardır.  Bu alandaki iş sahipleri Gaziantep’in Gastronomi şehri unvanı olmasını sömürüyorlar diye düşünüyorum. Abartılı fiyatlar çocukluğumuzun okuma kitaplarındaki meşhur masalı anımsatıyor; Altın yumurtlayan Tavuk. Her gün altın yumurtlayan tavuğun sahibi, altınlara hemen sahip olmak için tavuğu keser, ama tavuğun karında hiç bir altın bulamaz. Olaylara yalnızca iş sahipleri açısından bakarsak yanılırız. Lokantacılık ve baklavacılık alanında çalışan işçilerin durumu hiç değişmemiştir. Uzun ve yıpratıcı çalışma süreleri, sigortasız ve sendikasız bir çalışma düzeni vardır bu çalışma alanında. Bu alanın yan sektörü diyebileceğimiz ekmek fırınlarında çalışan işçilerin durumu ise daha da kötüdür. Fırınlar ve baklavacılarda çalışanlar, unla karşılaştıkları için bu kişilerde Akciğer hastalıkları gibi meslek hastalıkları daha çok görülür. Son yıllarda tarım ve hayvancılık ürünlerinde de büyük sıkıntılar olmaya başlamıştır. Otlaklarda beslenen hayvan bulmak zorlaşmıştır. Et, süt ve sadeyağın kalitesi de gün geçtikçe düşmeye başlamıştır. İyi bir kebap için, otlaklarda beslenmiş hayvanın eti gereklidir. Baklavanın esas maddelerinden olan sadeyağ içinde yine otlaklarda beslenmiş hayvanın sütü gereklidir. Gaziantep’in gastronomi şehri unvanını korumak için başta kamu yönetimi üzerine düşeni yapmalıdır. Bu alanda çalışan işçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesi konusunda çaba harcanmalıdır. Bölgemizde Tarım ve Hayvancılıkta geleneksel yöntemler desteklenmelidir.   ercankosmanoglu@hotmail.com  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi