Arif Nacaroğlu
G20’den T9’a
Yayınlanma:
Güncelleme:
Çocukluğumuz ağaç tepelerinde geçti. Bırakın bilgisayarı, tableti, cep telefonunu, henüz televizyon bile olmadığından akşamları radyo dinler, gündüzleri “Sokağa çıkma” eylemini gerçekleştirirdik. O zamanlar İstanbul’un Çarşambası’nda bahçeler ve bahçelerde ağaçlar bile vardı. Sonradan taşındığımız Bakırköy’ün Hür sokağı, Bahçelievler düzlüğünün karşısında yemyeşil bir orman gibi ceviz, incir ağaçlarıyla bize çok güzel sokak yaşamı sunardı.
En güzel incir ağaçları, karşı komşumuz akıl hastanesinin bahçesindeydi ve çete kurup dikenli tellerin arasından sıyrılarak çıktığımız incir ağaçlarının üzerinde, akıl hastalarının (O zaman deli derdik) aniden bahçeye havalandırmaya çıkarılmasıyla, saatlerce mahsur kaldığımız olurdu. Yakalandığımızda, kendisini Süleyman Demirel sanan delinin havalandırma süresince çektiği nutukları dinlemekle cezalandırılırdık. Delilerle aramızda korku, saygı ve ticarete dayalı bir ilişki oluşmuştu. Bahçenin tam karşısına dükkan açan Bedri Bakkaldan sigara alıp delilere satar, üç beş kuruş para kazanırdık.
Delilerin bazıları okumaktan delirmişti. Ne bulurlarsa okurlardı. Hiçbir şey bulamasalar, sigarayı sardığımız gazete parçasını okurlardı. Biz de, çizgi film olmadığından çizgi roman okur, delilerle kitap alış verişi bile yapardık. En revaçta olan dergi Red Kit’ti. Havalandırma hakkı olan delilerin “uzun burunlular” ve “kepçe kulaklılar” diye ikiye bölünüp bahçede birbirlerini sopayla kovalamaya başlamalarından sonra iş sıkılaştı, deliler üzerindeki kontrol ve baskı arttı, kitap ve sigara ticaretimiz yavaşladı. “Uzun burunlular” hastane yönetiminin “kepçe kulaklıları” tuttuğunu, “kepçe kulaklılar” da “uzun burunluların” Bedri Bakkalla iş birliği yaptığını savunuyorlardı. Gerginlik havalandırma saatlerinin iptal edilmesiyle son buldu. İçeride neler oldu bilmiyorum ama iki ay sonra havalandırma başladığında ortada kepçe kulak ve uzun burun kalmamış, delilerle hasta bakıcılar arasındaki ilişki daha bir korkutucu olmuştu. Deliler artık tel örgülere yaklaşamıyor, sigara alamıyor, gazete parçası okuyamıyorlardı. Ellerindeki sopalarla üzerlerine gelen beyaz gömleklileri görünce deliler Kızıl Deniz gibi iki yana açılıp, elleriyle kafalarını koruyorlardı.
Yıllar geçti. Radyonun, kitapların yerini insan aklını zorlayan elektronik aletler aldı. Ama kepçe kulaklılar ve uzun burunlular yaşıyor. Biri, işlerin yolunda olduğunu, Almanya, ABD, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Avrupa Birliği ülkeleriyle birlikte dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girdiğimizi, köprüler, yollar, tüneller yaptığımızı, diğeri G20’den aralarında Mısır, Ürdün, Kuveyt, Fas, Katar, Suudi Arabistan, Arap Emirlikleri gibi ülkeler olan Terör Tehlikeli T9 arasına girdiğimizi, dünyada saygınlığımızın kalmadığını, ne kepçe kulaklıların, ne uzun burunluların can güvenliklerinin, ifade özgürlüklerinin olmadığını, konuşmanın değil, düşünmenin bile yasaklandığını savunuyor.
Anlaşamazlarsa beyaz gömleklilerin sopasıyla, havalandırma hakları da ellerinden alınacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.