Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Demokratikleşmeme paketi…

Yaklaşık bir aydır, 30 Eylül günü büyük bir demokratikleşme paketi açıklanacak açıklamaları yapıldı. Toplum demokratikleşme beklentisi yaratılmaya çalışıldı. Vatandaş bunu yutmadı. Bu sene 1 Mayıstan beri vatandaşa nefes aldırılmıyor. 28 Mayısta başlayan ve Haziran boyunca devam eden Taksim Gezi parkından başlayıp tüm yurdu saran direnişler sayesinde, toplum kendini daha rahat ifade eder hale geldi. Televizyon ve gazetelerin yaptıkları haberlerle, kafa ütülemekten başka bir şey yapmadıkları açık bir şekilde ortaya çıktı. Halk isterse kendisinin bu düzene, demokratik kurallar içinde karşı çıkabileceğini gördü. Hükümet demokrasi, özgürlük isteyen, kendi yaşama tarzına müdahale istemeyen, laik bir düzende yaşamak isteyen halkın, taleplerini görmezden geldi. Hala da görmezden geliyor. Yaşam tarzına müdahalede sınır tanınmıyor.  Saat 22.00 den sonra bakkaldan içki alınması yasaklandı. Üniversitelerin sosyal tesislerinde içki içilemiyor.  Tayyip Erdoğan 30 Eylül günü yaptığı konuşmada en çok 27 Mayıs’ı eleştirdi. 27 Mayısın getirdikleri nedeniyle, sorunlar yaşandığını kendilerinin bunları ortadan kaldırmak için, hala uğraştıklarını söyledi. Oysa 27 Mayıs 1960 arkasında oluşturulan, 1961 anayasası ülkemizin en demokratik anayasası olarak herkes tarafından kabul edilmektedir. 1961 anayasasında, işçi sınıfının sendikalaşma, toplu pazarlık ve grev hakları güvence altına alınmıştır. Sendikalar için şimdiki gibi, toplu pazarlığa oturmak için üye sayısı barajları yoktu. İşyerlerinde yapılan olan referandumlarla, kolayca yetkili sendika belirlenebilmekteydi. Şu anda bir iş yerinde grev kararı uygulanmakta iken, greve katılmayan işçiler işe gidebilmektedir. Oysa 1961 anayasası sonrası hazırlanan iş yasalarına göre, grev kararı alınan işyerlerinde kimse çalışamazdı. Şu anda işçilerin kâğıt üzerinde bir örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakları vardır. Var olan işçi hakları bile doğru dürüst uygulanamamaktadır. Bu günlerde hükümet,  işçilerin bir nevi çalışma sigortası olan kıdem tazminatı da yürürlükten kaldırmak için uğraşmaktadır. Siyasi partilerin milletvekili çıkarabilmesi için seçimlerde %10 barajı şu anda vardır. Bunu 12 Eylül anayasası getirmiştir. Oysa 61 anayasasında seçim barajı yoktur. 1965 yılında uygulanan nispi temsil ve milli bakiye sistemiyle de ülke içinde kullanılan her oy, seçimlerde değerlendirilmiştir. Aslında 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbeleri ülkemizde 1961 anayasasıyla getirilmiş olan demokratik düzeni ortadan kaldırmak için yapılan hareketlerdi. Bunu 12 Mart lideri M. Tağmaç  ve 12 Eylül lideri K. Evren “1961 anayasası bize bol geliyordu” diye açıklamışlardı. Aynı şeyleri Anayasa komisyon başkanı Burhan Kuzu da söylemişti. AKP hükümeti 2010, 12 Eylülünde yapılan referandumla, yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran anayasa değişiklikler yapmıştır.  Demokratikleşiyoruz diye yapılan, var olan demokrasi kırıntılarını da ortadan kaldırmaktır. Şimdi yapılan da budur. Kamu işyerlerinde türbanın serbest bırakılması laikliğe aykırı bir uygulamadır. Bunun adı toplumu, dini simgelerle ikiye ayırmaktır. Zaten 4+4+4 eğitim düzeniyle laik eğitim, tamamen bitirilmektedir. Laiklik, demokrasinin vazgeçilmez bir ilkesidir. Zaten demokrasiler denince; Fransız devrimi gibi burjuva devrimlerini anlıyorsak, bu demokrasiler ancak laik bir düzen oluşturulduğu zaman hayata geçebilmiştir.  Kürt sorunu da ancak, laik ve demokratik bir düzende çözülebilir. Mezhep ve din kavgaları laiklik öncesi dönemde, ortaçağda yapılan kavgalardır Ancak laik bir düzende, vatandaşlar birbiriyle dini inançları nedeniyle kavga etmez. Hükümet, işçinin emekçinin hakkını yok sayan bu düzeni devam ettirmek istemektedir. Bu nedenle din üzerinden vurgulamalarla, toplumu kafadan silahsızlandırmak istemektedir. Fakat vatandaş, daha önce defalarca yuttuğu hapı, bu kez yutmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi