Mehmet İletmiş

Mehmet İletmiş

DEMOKRASİ VE MEYDAN…

Hani birkaç yıl önce gezi parkı eylemleri yapılıyordu. Hani her gün Türkiye’nin 80 ilinde yürüyüşler ve protestolar yapılıyordu. Yapılan bu protestoları suçlayan binlerce açıklama yapılıyordu hükümet kanadınca. Hani bu çocuklar faiz lobisinin maşaları diye, yapılan eylemlerde terörizm ve darbe girişimi diye adlandırılıyordu. Hâlbuki o pırlanta gibi gençlerin başlattığı bu direnişe sonradan katılan toplumun tüm kesimleri ne istediklerini tek tek anlatıyorlardı. Meselenin birkaç ağaç meselesi olmadığını, aslında tek isteklerinin DEMOKRASİ olduğunu haykırıyorlardı. Şimdi o zamanı niye hatırladım, niye o günlere atıfta bulunarak yazmaya başladım? Bunu ben yazayım, tüm okuyucularımızla birlikte düşünelim. O gün darbe girişimcisi, faiz lobisinin maşası, çapulcu ve terörist olmakla suçlanan insanlara on binlerce kez soruldu. Ne istiyorsunuz diye. Hemen hepsi yaşlısı, genci, okumuşu okumamışı, sanatçısı, siyasetçisi, öğrencisi, işçisi ve memuru, sendika ve spor kulüpleri yöneticisi cevap veriyorlardı. Yaşamıma, çevreme ve yaşam biçimime dokunmayın. Kaç çocuk yapacağıma ve nasıl doğuracağıma karışmayın. Toplumsal yaşamı ilgilendiren konularda tek başınıza karar vermeyin. Doğayı ve çevreyi talan etmeyin, peşkeş çekmeyin. Sosyal yaşantımın şekilciliğe indirgenmesine, geleceğim konusunda tek tipleştirici yöntemlerden vazgeçin. İnsan hakları konusunda imzaladığınız uluslar arası sözleşmelere uyun. Anayasa ve yasaları çiğnemeyin. Yani, demokrasiyi işletin diyorlardı. Şimdi hepiniz o günleri ve yapılan röportajları ve söylenenleri hatırlayın. Mikrofon uzatılan hemen her insanın yukarıdakilere benzer bir açıklama yaptığını hatırlayacaksınız. Onlar niye sokaklarda olduklarını, alanların niye önemli olduğunu ve ne istediklerini bilen insanlardı. Demokrasinin ve özgürce bir yaşamın kurulması için sokaklarda idiler ve hiçbirisi oraya zorla getirilmiyordu. İçtikleri suyu ve karınlarını doyurdukları kumanyalarını imece usulü temin ediyorlar, belediye görevlileri tarafından yakılan çadırlarını evlerindeki malzemelerden oluşturuyorlardı. Her gün gaz bombalarına, tazyikli su ve biber gazı saldırılarına ve coplara karşın çoğalarak alanları dolduruyorlardı. Serinleyebilmek için belediyelerin kurduğu çadırları yoktu. Dertlerini anlattıkları megafonlarından başka devasa ses sistemleri kurulmuyordu devlet imkânlarıyla. Ulaşım bedava değildi ve tam tersine engelleniyordu. Devlet görevlileri, valiler ve belediye başkanları onları suçlayan demeçler vermek için yarışıyorlardı neredeyse. Ama tek ses, tek yürek olmuş o devasa kitleler derdini anlatacak gazeteci ve televizyoncu bile bulamıyorlardı. Saldırıların dozu arttıkça sığınmak zorunda kaldıkları yerler bile gaza boğuluyor, kapısını açan duyarlı halk tehdit ediliyordu. Yılmadan, usanmadan,  korkmadan meydanlarda idiler ve demokrasi istiyorlardı. Gün döndü ve ülkemiz bir darbe girişimi ile karşı karşıya geldi. Demokrasinin ne olduğunun bilincinde olan halkımız yine kendiliğinden meydanlara çıktı. Özgürlüklerin ve demokrasinin korunabilmesi için sokakların ve meydanların öneminin bilinciyle hareket ettiler. Ama heyhat, bir kırılma yaşanmaya başladı bu sefer. Devletin en tepesindeki yöneticilerden başlayarak mahalle muhtarlarına kadar her görevli onları sokağa çağırıyor, belediyeler tüm imkânlarını onlar için seferber ediyor, kumanyalar hazırlıyor, meydanlara taşınmaları için ulaşımı bedavalaştırıyor, devasa ses sistemleri kuruyor ve onları meydanlarda tutabilmek için halkın cebinden sanatçılar çağırıyor, belediye çalışanları başta olmak üzere kamu görevlilerini zorunlu tutuyor ama geniş bir katılım ve destek sağlamakta zorlanır oluyorlar. Devlet televizyonu başta olmak üzere bütün basın onların hizmetine sunulduğu halde bir eksiklik var bu işte. Bütün kanallar canlı yayın yapıyor ve insanlara bazen bilmeden bir soru soruyorlar.”Niye buradasınız?” Cevap birbirinin aynı. “Reis çağırdı geldik.” “Cumhurbaşkanımız için buradayız” Siz o meydanlarda duranların hiç birinin DEMOKRASİ dediğini duydunuz mu? Kendi iradesi ile oraya geldiğini söyleyen birisine rastladınız mı? Sokağa ve meydana çıkmanın ne anlama geldiğini açıklayabilen birisi ile karşılaştınız mı? Hatta onlara hitap eden devlet erkanının hiç birisinin demokrasiye vurgu yapan bir konuşmasına şahit oldunuz mu? Aradaki farkı ve bu farkı yaratanları lütfen bir düşünün bakalım.      

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet İletmiş Arşivi