BHH’nin ‘dayanışması’ neyi kurtarır!

e2 BHH’nin, kamuoyuna açıkladığı ‘dayanışma’ merkezli seçim tutumuna ilişkin açıklamasına değinmeden önce içinden geçtiğimiz süreci, kısaca ve kaba hatlarıyla özetlemekte yarar var. Türkiye, emek, barış, demokrasi ve özgürlük düşmanı bir iktidar tarafından yönetilmektedir. 12 yıldan bu yana ülkeyi yöneten iktidar, tüm yasak, baskı, şiddet mekanizmalarıyla birlikte sömürü sistemini güçlendirerek iktidarını tahkim etti. Ve bu iktidar, bundan sonra baskı ve sömürüyü arttırıcı ve daha da kıyıcı bir hal alacaktır. Bu, önümüzdeki ilk dört ay içinde de çarpıcı olarak görülecektir. Şimdi artık AKP iktidarının önündeki tek hedef, ‘İç Güvenlik Paketi’ni de uygulayarak, fiilen süren, ancak çeşitli hukuki, yasal, fiili engellere takılan açık diktatörlük gidişatını, TBMM’de sağlayacağı yeni üstünlükle, ‘Başkanlık Sistemi’ dediği tek kişi diktatörlüğüne ulaştırmaktır. AKP iktidarı, tüm gelişmeleri bu amaçla yeni bir aşamaya doğru sürüklerken, önüne çıkan engelleri ezip geçmekte kararlıdır. Bir dönem, Erbakan hocalarının söylediği gibi “Kanlı mı olacak, kansız mı...” sorusu ve yanıtı, AKP için daha somut bir hal alabilir. Ve bunun gereğini yapmaktan hiç çekinmeyecektir. Orduyu, polisi ve bindirilmiş kıtaları tahkim etmeyi sürdüren ve partinin vurucu gücü haline getirmek için boşlukları hızla ve talaşla kapatmaya çalışan AKP iktidarı, büyük oranda egemenlik kurduğu medyayla birlikte yasama, yürütme ve yargıyı, iktidarın güçlü savunma ve saldırı silahları olarak kullanmak için gözünü kırpmadan hareket edeceğini gösteriyor. Ve Türkiye’de öyle bir aşamaya gelindi ki, hiçbir şey zamana bırakılacak, üzerinden atlanacak, yapıyormuş görünecek bir durumda değil. Artık her anı ve her alanı daha da önem kazanmış olan bir politik mücadele sürecindeyiz ve bunu görmeyip, sorunu, gelişmeleri ve bunun karşısında alınacak tutumu geçiştirmek, “dayanışma” gibi tanımlarla izah etmek sadece naiflik değildir! Bununla birlikte AKP’nin karşısında durabilecek ve yeni bir yol açabilecek tek güç demokrasi güçleridir. Başka bir güç ve alternatif yok. Ve bu dönemin en önemli ve tarihsel bir rol oynamaya aday gelişmesi de CHP gibi partilerin, yani sistemin koltuk değneği reformizminin itibar görmemesidir. Onun yerine, AKP ve sistem karşısında, demokratik güçlerin alternatif haline geldiğini görmek ve tüm tahkimatı bunun üzerinde inşa etmek gerek. Türkiye’yi düze çıkarabilecek, AKP iktidarından, giderek daha da sıkıştırılacak olan sömürü ve şiddet aygıtından kurtararak nefes almasını ve ondan sonra yeni bir yol çizilmesini sağlayacak tek güç demokrasi güçleridir. İçinden geçtiğimiz süreçte bunun somut ifadesi HDP etrafında şekillenecek olan seçim ittifakı ve emek, barış, demokrasi ve özgürlük güçlerinin mücadele platformudur. 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerini, sadece bir seçim, parlamentodaki aritmetiğin bir ifadesi olarak görmemek gerek. Böyle izah eden yok. Aksine, bu seçimi bir mücadeleyi yükseltme; emek ve demokrasi güçlerini birleştirme ve daha güçlü bir devrimci-demokratik alternatif yaratma çabası olarak değerlendirmek gerek. Ancak, bunun somut bir ifadesi olmalıdır. Seçime giriyoruz ve tüm sistem güçleri karşısında süregelen mücadelenin bu yeni aşamasında geçmiş birikimlerimizi daha da büyütecek bir taktik mücadele platformuna ihtiyacımız var. Emek Partisi, bu kapsamda tutumunu açıklamıştır. Sınıfa, emekçilere, halka karşı sorumluluğu olan hiçbir oluşumun ve bireyin kayıtsız kalamayacağı bu süreç başta sosyalistlerin kendini özne olarak görecekleri bir tutuma ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla, yaptığı açıklamada;”BHH’nin seçimlere yönelik, başta CHP ve HDP olmak üzere, hiçbir kesimle parlamentoda temsiliyet kaygısı üzerinden bir müzakeresi söz konusu değildir. BHH’nin kendi dışındaki sol kesim ve partilerle ilişkilerindeki temel duyarlılığı Gezi milyonlarının sorun, talep ve beklentileridir” diyen BHH, gerçeğe gözlerini kapatmaktadır. İçerisinde yeniden aday adayı olan CHP’li vekillerden, Kürt hareketine mesafeli duran örgüt, platformlara, ulusalcı anlayışlardan, parti ve  bireylere bir çok çevrenin yer aldığı BHH’nin seçim süreci ve mücadele meselesini bir “dayanışma” meselesine indirgemesi Haziran direnişini, AKP’yi ve gidişatını, siyasi konjonktürü anlamaktan uzaktır. Dahası, her bileşenin somut bir tutum içinde olacağını da zaman geçmeden göreceğiz! BHH, topyekün ve zevahiri kurtarmaya yönelik bir açıklama yaptığını ve rahatladığını düşünüyorsa bunun büyük bir yanılgı olduğunu kısa zamanda görecektir. BHH, içinde yer alan devrimci güçlerin önünde bir ayak bağı haline geldi. Hayat böyledir, bazen kurduğunuz hayat size dar gelir! Seçim tutumu da, bileşenlerin bir bölümü için ulusalcılığı ve şovenizmi gizleyen bir perde gibi düşünülebilir. Ancak ‘inatçı gerçek’ bir yerden çıkıverecektir. “Toplumsal talepleri inandırıcı biçimde sahiplenen güçlerle seçim sürecinde dayanışma içinde olacağımızı da kamuoyu ile paylaşıyoruz” izahı ise bu durumu kurtarmamaktadır. Kimdir bu ‘İnandırıcı biçimde sahiplenen güçler’? Daha görülemedi mi? Bu gün yaşanılan sorunların müsebbiplerinden birisi olan 90 yıllık CHP ile demokratik Kürt hareketini, demokratik güçlerin koalisyonu olabilecek HDP’yi aynı kefeye koymak insafsızlık değil mi! BHH gibi bir hareketin içerisindeki bir bölüm oluşumun bu açıklamayla ne kadar rahatlamış olduğunu bilmiyoruz. Ancak, “Seçime yönelik mücadelenin AKP iktidarını durdurmanın tek yolu olmadığını bir kez daha vurgulama ihtiyacı duyuyoruz. Bununla birlikte, seçimlerin AKP’ye karşı verilen mücadelenin bir parçası olduğunu da görüyor, önemsiyoruz” ifadesiyle neyi izah ettiklerini bir kez daha düşünmeleri hepimizin geleceği için iyi olacaktır!    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ender İmrek Arşivi