Bahar, diyalog, müzakere ve çözüm

  Aslında Davutoğlu’nun söylediği sözün altı boştu. O bir şey önermiş değildi. Bir çözüm yolu ve arayışı yoktu. Karşılığı olmayan bir cümle kurmuştu. “Silahları bıraksınlar, sınır dışına çıksınlar” diyerek devasa bir sorunun çözümüne ilişkin bir önermede bulunmamıştı. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan zaman kaybetmeden çıkıp “Hayır olmaz” dedi. “Ne demek müzakere, ne demek görüşme...” diyerek hiddetlendi.   Bir daha hatırlatmakta yarar var; Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde “PKK Mayıs 2013’e dönerse her şey konuşulur” demişti. Oysa Mayıs 2013 koşullarını ortadan kaldıran, iyi kötü etrafında bir araya gelinmiş olan masayı tekmeleyerek deviren taraf AKP Hükümetiydi. İşin asıl nedeni de Kürt hareketinin Erdoğan’ın kayıtsız koşulsuz başkan olma hesabına evet dememesiydi.   Erdoğan, Kürt hareketinin onun başkanlık sistemine evet demeyeceğini anladığı an başka bir plan devreye sokmuş oldu. Bu plana savaş planı da denilebilir. Seçim süreci bunun başlangıcı oldu. HDP’nin yüzde 13 oy alarak 80 milletvekili ile parlamentoya girmesi onu hepten kızdırmış oldu. Üstelik bu oyları alan HDP seçim sloganı olarak ‘Seni Başkan Yaptırmayacağız’ı seçmişti. Bu slogan öyle etki yaratmıştı ki, HDP’li olmayan önemli bir topluluk oylarını HDP’ye vererek, Erdoğan’ın başkanlık hesabının bozulmasını istemişti.   Erdoğan 7 Haziran seçim sonucunu ta baştan kabul etmedi. Seçimi yok saymak, yeni ama mutlaka kendisini başkanlığa da taşıyacak koşulları yaratacak bir ortam için düğmeye bastı. Hiç zaman kaybetmedi. Hemen o akşam hesabını yaptı ve oyunu sahneye koydu.   Ancak ne yazık ki oyunu hemen idrak ederek karşı ataklar geliştirmek mümkün olmadı. CHP her zamanki CHP’ydi! Bir de ‘Kürt sorunu, terör, terörizm’ söylemi hortlatılıp, savaş kızıştırıldı ki, artık HDP’yi olağan koşullarda taktir toplayan bir parti olmaktan çıkarmak için her türlü hamle mübahtı!   Kürt hareketinin bu süreci zamanında idrak edip, kapsayıcı karşı hamleler geliştiremediği de bir sır değil. Devrimcilerse güçsüz ve etkisizdi. Ama tüm bu yaşananların, tüm bu savaş politikasının ve Davutoğlu’nun gönderme yaptığı “Mayıs 2013 koşulları”nı ortadan kaldıran Kürt hareketi değildi. Kürt halkı ve Türkiye’nin demokrasi güçleri barış ve çözüm istiyordu. 1 Kasım seçimleri öncesi başlatılan ve hâlâ bir savaş ortamı olarak devam eden koşulların hazırlayıcısı ve tek sorumlusu Saray politikaları ve AKP’dir. Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin’in diğer Kürt il ve ilçelerinin yerle bir edilmesinin ve bugün kamulaştırılarak yeni bir planın devreye sokulmasının hesabını yapan Saray ve AKP’dir.   Ne yazık ki Türkiye, “Gerekirse o kentler boşaltılıp, uzaktan imha edilebilir” diyen bir cumhurbaşkanı ile yönetiliyor. Silopi sokakları tank ve top paletleri altındadır. 24 saat içinde 8 insan katledildi. 2 yaşında bir bebek, 14 yaşında bir çocuk, 70 ve 75 yaşlarındaki yaşlılar öldürülüyor. Nusaybin’de önceki gün 6 kişi yaşamını yitirdi. Her gün asker cenazeleri, polis cenazeleri taşınıyor. Saray ve AKP politikaları kan ve göz yaşı akıtıyor.   Ancak yaşanan bunca katliama, acıya ve göz yaşına rağmen Kürt halkı ve Türkiye’nin eşitlik, barış, özgürlük ve kardeşlik isteyen halkları Saray ve AKP politikaları karşısında sinmemiştir. Halk teslim olmuş değildir. Kürt halkı ve demokrasi güçleri yeni mücadele ve çözüm arayışındadır. Kürt halkı ve Türkiye’nin barış ve demokrasi güçleri bilmektedir ki, Saray ve AKP politikaları savaş ve yıkımdan, açlık ve sefaletten başka hiç bir şey getirmiyor, getirmeyecek. Bu politikaların esas hedefi günümüzde Kürt halkının mücadelesi olmakla birlikte, Batı’da yaşananlar kapsamlı bir politik hesabın sonucudur. Artık CHP’ye bile tahammül edilemeyen bir yerdeyiz! Gazeteciler, aydınlar, yazarlar, akademisyenler tutuklanmaya devam ediyor. Bolu’da bir öğrenci evine yapılan baskında iki öğrenci ‘terörist’ denerek öldürüldü. Saray’a ve AKP’ye karşı duran, eleştiren, söz söyleyen, demokratik hak kullanmaya girişen herkesi ‘terörist’ kapsamında değerlendiriyorlar. Yasalar düzenleniyor. Onları vatandaşlıktan da çıkarıp, varsa bir evi ona da el koyacaklar. Diyarbakır Milletvekili Ensarioğlu’nun dediği gibi “Nasılsa yasama, yürütme, yargı bizim elimizde, istediğimizi yaparız.”   Erdoğan, önceki gün de STK’lere onların hazırladığı raporlara verdi veriştirdi. Yakında rapor hazırlayan kurumlara yönelik operasyonlar olursa şaşırmayacağız!   Bu koşullarda Davutoğlu’nun söylediği sözler anlamsız olsa bile, “Acaba savaş ortamının yerine yeni bir seçenek sunulabilir mi” sorusunu akla getirdiği için bile Erdoğan’ın hışmıyla karşılaştı. Davutoğlu’nun bu sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ortada müzakere edecek de görüşecek de bir konu yoktur” diyerek, Başbakan Davutoğlu’yu terslemiş oldu. Mevcut politikalarda ısrar edileceği ayan beyandır.   Şiddetle bir yere varılamayacağı tarihte yaşananlarla sabittir. Bahara girdiğimiz şu günlerde ne edip edip ölümlere son verecek bir yol bulunmalı... Barış yolu, demokratik alan açılmalı... Diyalog, müzakere ve çözüm için çabayı, mücadeleyi yükseltmekten başka çıkar yol yok. www.evrensel.nett

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ender İmrek Arşivi