Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu

Asgari ücret, Asgari hayat…

e1 Bu yıl Asgari ücret net 949 TL olarak açıklandı. Asgari ücret tespit komisyonu, yılbaşından önce bu rakamı açıklamış oldu. Ülkemizde işçilerin ancak yüzde10-20 si toplu pazarlık yapabildiği için asgari ücretin belirlenmesi, halkın büyük kesimini ilgilendiren çok önemli bir meseledir. Asgari ücret tespit komisyonunda işveren hükümet ve isçi temsilcileri bulunmaktadır. Hükümetler, çoğunlukla işveren kesimini desteklediği için asgari ücretler hep işçinin alamsı gereken rakamın altında saptanmaktadır. Asgari ücret tespit komisyonunda işçileri temsilen bulunan Türk-İş konfederasyonu ise, işçilerinin hakkını savunmamaktadır ya da sözde bir savunma yapmaktadır. Böyle olunca işçi sınıfımız TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ‘in açlık sınırı olan, 1424 TL’nin altında bir ücrete mahkûm edilmektedir. Hükümetin kontrolünde bir kurum olan TÜİK, bile böyle diyorsa, işçi sınıfımıza reva görülen bu durumu, siz değerlendirin. İşin diğer yanında, bu asgari ücret günde 45 saatlik çalışma karşılığında verilmektedir. İş kanununda açıkça belirtilen, fazla mesai ve gece çalışmanın daha fazla ücretlendirilmesi kuralına, işverenlerin çoğu uymamaktadır. Bu nedenle asgari ücret aslında doğru bir hesaplamayla aylık, 700-800 TL arasına denk düşmektedir. Asgari ücret ilk kez 1974 yılında dönemin başbakanı Bülent Ecevit tarafından uygulamaya konulmuştur. O dönemde ilk kez 1200 TL olan asgari ücret, en düşük memur maaşını geçtiği için, memur maaşları bu düzeye getirilmişti. Şu anda en düşük memur maaşı 2025 TL dir. Ekonomik ilişkiler, toplum düzeninde en belirleyici temeldir. Eğer burada hep işverenler ve yerli ve yabancı parababalarına doğru işleyen bir çark var ise bu toplumda demokrasiden söz edilemez. Ülkemizde kağıt üzerinde bir toplu sözleşme ve grev hakkı vardır. İşçi lehine olan pek çok madde uygulanmamaktadır. İşçiler haklarını savunduğunda, devreye güvenlik güçleri girmektedir. İşveren işçiye haksızlık yaptığında, işyerinde güvenliği sağlamadığı için kazalar olduğunda, ne olduğunu son bir yıl içinde çok iyi görmüş bulunuyoruz. Kamu adına yetkililer, iş kanunun ve işyeri güvenliğiyle ilgili yasa maddelerin uygulanmasından sorumlu oldukları halde, “bu kadar işyerini nasıl denetleyelim” rehavetine kapılmaktadırlar. İş cinayetleri ortaya çıktığında ise bin bir türlü bahaneler uydurulmakta, ya da bir günah keçisi bulunup, tüm suç bir kişiye yıkılmaktadır. Oysa olaylarda sistematik bir şekilde, kanunlar işçi sınıfı aleyhine kullanılmaktadır. Bu işin bir sonu olmalıdır. İşçi sınıfı örgütlenip hakkını alamaz, “hep biri yer, bir bakar ise” toplumsal çalkantıların meydana gelmesi kaçınılmaz olur. AKP iktidarı getirdiği medrese eğitim düzeniyle, kendine itaat eden daha uysal bir toplum yaratmayı plan olmaktan çıkarıp hayata geçirmeye başlamıştır. Ne yapılırsa yapılasın, eşitsizliklerin hızla artması halkın gözünden kaçmaz. İşçi sınıfı hem sendikal, hem de siyasal örgütlülüğüyle hakkını almayı mutlaka başaracaktır. ercankosmanoglu@hotmail.com  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu Arşivi