AKP Parti Değil Tarikattır

m1 Dinlerin ortaya çıkışı, ezen ve ezilen sınıfın biri birinden belirgin olarak ayrışmasıyla başlamıştır. Daha öncesinden insanların, uğrunda savaşıp canlarını ortaya koyacakları bir mülkiyet kavramı yoktu. Durum böyle olunca insanlar, kendi doğal iç güdüleri ile gizemli buldukları doğa olaylarından korkar ve ona tanrısal sıfatlar vererek tapınırdı.  Ama mülkiyetin şekillenmeye başlaması ile birlikte, erkek de toplumun egemenliğini ele geçirdi. Mülkiyet, arazi ve bunu işleyecek fiziksel güç demekti. Böylece insanın, insanı alıp sattığı ve sadece gücünden faydalandığı müddetçe yaşamasına izin verdiği köleci toplum başlamış oldu. Ama köleler ve ezilen sınıf her zaman kolay teslim olmuyordu. İnsanların hala değişik biçimlerde putlara ve göksel varlıklara tapındığını gören eğemen sınıf, insan inançlarından en güçlü bir silah olarak faydalanmasını bildi. Eğemen sınıf,  kendine yandaş olarak ruhban sınıfını da oluşturarak; toplumun örf, adet, gelenek ve göreneklerini belli bir sistem dahilinde düzene bağlayıp "din" diyerek toplumun önüne koydu. Böylece çoğunluğun, azınlığa sadakatle hizmet etmesi "kader" olarak kabul ettirildi. Ama uygarlık ilerledikçe şartlarda değişti ve yenilik yapmak kaçınılmaz oldu. Öncelikle poleteist dinlerin yerini monoteist dinler aldı. Musa dini bir ilkti! Ama Musa'dan yaklaşık 450 yıl sonra yazılan Tevrat'a rağmen din, sadece İsrailoğulları'nın dini olarak kaldı. Musa dininin reforme edilmesi yaklaşık 1300 yıl sonra İsa ile gerçekleşti! Devletler çoğalmış, güçlü insanlar devasa boyutta arazi sahibi olmuşlardı. Var olan din ve hükümleri toplum düzenini sağlamakta yetersiz kalıyordu. İnsanlar artık, sadece tüm evreni yaratan bir tanrıya ibadet edip hiç gelip gideni olmayan "öteki" dünyayı düşünerek mutlu olamıyorlardı. Öteki dünyanın içini doldurmanın zamanı gelmişti! İsa, hak edenler için "cennet" vaad etti! Orada herkes eğlenip rahat edecek ve mutlu bir hayat sürecekti.Sonra cennetten arsa ve anahtar satmaya başladılar. İnsanlar cennetten yer satın ala bilmek için kuyrukta beklediler! İlerleyen zamanda bilinen cennetle yetinmeyip yeni ödüller istediler. Din, en son İslamiyet'le reforme oldu. Var olan cenneti güzel hurilerle doldurup; her çeşit yiyecek ve şarap havuzları ile döşediler. Böyle bir yerde yan gelip yatmak, hurilerle sonsuza kadar oynaşmak bütün insanlığın ütopyasıydı! Ama bunu hak etmek gerekti! Bunun içinde yaratıcının emirlerine körü körüne itaat etmek gerekti. İnsanlar okuma yazma bilmedikleri ve cahil oldukları için, yaratıcının emirlerini bilenlerden öğrenmeye başladı. Tam da burada tarikat sayılarında büyük artışlar başladı. Bütün tarikatların tek kuruluş amacı, cahil toplumların inancı üzerinden gelir sağlamaktı. Bunu kitlelere din ve Allah adına yaptıklarını söylerken, kendi içlerinde ezoterik bir yapıya sahiptiler. Aslında her tarikat müridlerini aldatma esasına dayanır. Her insanın anlatılan dersi kavrama ve algılaması farklıdır. Onlara hükmetmek isteyen biri bunları test ederek onların sınırını tesbit eder. Nasıl ki her din de toplumlar peygamberlerinden mucize istedilerse, tarikatlar için de durum aynıdır. Fanatiklik, bilinç seviyesi düştükçe artar. Kısacası her tarikatta iki grup vardır. Birinci grupta hedefi belirleyen ve amaca ulaşmak için planlar yapan bir avuç sahtekar azınlık; diğer grupta ise hiç bir şeyin farkında olmayan, kendisine ne verilirse şükreden kitleler!.. Plan yapan kadro, müridlerine vaad ettiği öyle bir yaşamın olmadığını zaten bilir. Ama buna rağmen vaadlerine yenilerini ekleyerek, peşinden sürüklediği kitleleri sürekli uyuşturur! Bütün tarikatlerin hedef kitlesi bilinci düşük cahil kitlelerdir. Çünkü sorgulama yetisinden yoksun olan cahiller körü körüne itaat eder ve daha fanatik olurlar. Tarikat liderleri de kitlelerin en zayıf noktasını bilir ve ona göre vaadlerde bulunurlar. İnsanların en zayıf noktaları eskiden beri cinsellik olduğu için, bütün planlar da buna göre yapılır. Bu dünyada içine kapanan, hayal ettiği şehveni arzularını yerine getiremeyen kitleler, "öteki" yerde onlarca hurilerle oynaşmanın özlemi içinde körü körüne itaat eden fanatik müridler olacaktır... Bütün tarikat liderleri, müridlerinin gözünde tanrısal bir yapıya sahiptir. Kitlelere şefkatle ve acıyarak bakar. Anlattıkları masal, ilahi hikaye ve yalanlarla onların beynini sürekli uyuştururlar. Böylece müridlere bir şey bilmesine gerek olmadığı, sadece itaat etmeleri gerektiği öğretilir. Tarikatler sadece; görünürde olmayan, hayali bir dünyanın inancı ile avunan insanlar üzerinden çıkar sağlayan, asalak ruhban sınıfının hükümranlığı üzerine kurulmuştur. Günümüz dünyasında bu tür şarlatanlıklar Avrupa'da sürekli azalırken, islam dünyasında daha vahşi bir şekilde artış göstermektedir. Toplum için din; sadece bir inanç olarak yaşanmalıdır. Eğer bu inançlar toplumu yönetmeye yönelir, devlet biçimine dönüşürse çok kanlı çatışmalar da kaçınılmaz olacaktır. Çünkü din, cahil toplumlar için gerçekten çok etkili bir silahtır. İslam coğrafyasının en gerici ve ruhani temsilciliğini yapan Tayyip Erdoğan başkanlığındaki  AKP  siyasi parti olarak iktidara gelmiş, ama zaman içinde kendi ağlarını kurarak büyük bir tarikata dönüşmüştür. Bu tarikat  o kadar büyüdü ki, bütün ortadoğu içinde kendi yasa dışı örgütlerlerini de oluşturdu. Akp lideri ve diğer kurmayları ağız birliği etmiş gibi devlet imamlığı yapmakta, sadece dini konuşmalar yapmaktadırlar! Eğitim kurumlarının ruhban okullarına çevrilmesi ile halk daha da uyuşturulmuş, açlık ve yoksulluğa aldırmadan "öteki" tarafın cennetinde biri birinden güzel hatunlarla oynaşıp şarap içmenin hayali ile mutlu olmaya çalışmaktadır!  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Ercan Arşivi