ADALET BİR BAYAN ADI DEĞİLDİR….

  Bu hafta sizlere evrensel hukukun, adaletin şeytanın dikenler arasındaki ayrıntılarda gizli olduğu yasa devletini twetter’de Floyd olarak paylaştığım şekilde yazmak istedim.. Mecliste oluşan çoğunluğunuza dayanarak siyasi ve ekonomik tercih, çıkar ve giderek hırslarınıza göre yasalar düzenletip, bunları demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığı ilkesini tüyleri yolunmuş kuşa döndürerek, siyasi gücünüz ve yarattığınız korkuyla uygulatmaya çalışabilirsiniz. Yasa Devleti başka şeeey, Hukuk Devleti çok başka şey... Arada dağlar kadar fark var... Hitler Almanya’sı da tipik bir yasa devletiydi mesela... Birde diğer taraftan bakalım, Yasaların oluşturulmasında ve yasaların uygulanmasında genellik, eşitlik, adalet ve kamu vicdanını tatmin gibi evrensel erdemleri yaşama geçiren hukuk devleti.. Bu iki devlet kavramı arasındaki ciddi karşıtlık Magna Carta'dan, Habeas Corpustan beri tarihsel ve evrenseldir. Bugün, bu karşıtlık ülkemizde olanca şiddetiyle yaşanıyor… Çünkü sulh ceza mahkemeleri tek yargıçlı özel yetkili yargı uygulaması, İngiltere’de 1679’da uygulamaya koyulan kanunla, İnsan Hakları Bildirgesi’nin ve evrensel hukukun “tarihsel” omurgasını oluşturan “Habeas Corpus” kurallarını çiğneyip geçiyor. Habeas Corpus, başkasını alıkoyan bir kişiye, alıkoyduğu kişiyi serbest bırakmasını veya mahkemeye bu alıkoyma için geçerli hukuki sebep göstermesini emretmek suretiyle, alıkoymanın hukukiliğini araştırmayı hedefleyen "ayrıcalıklı" (prerogative) bir mahkeme emridir. Bireyi gayri meşru hapisten ve alıkoymalardan koruyan güçlü ve etkili bir çare olan habeas corpus emri, bir kişiyi hukuka aykırı olarak alıkoyduğu iddia olunan şahsa yöneltilerek, alıkonulan kişinin alıkoyma gerekçeleriyle birlikte belirlenen saat ve yerde mahkemenin ya da hâkimin huzuruna çıkarmasını öngörür. Kanun, habeas corpus emrine, hukuka aykırı şekilde icra edilen uzun süreli hapsetmelere karşı güçlü bir savunma aracı niteliği kazandırmıştır. Emre cevap vermek ve mahpusu mahkemenin huzuruna çıkarmak için zaman sınırları konulmuştur. Mahkemeye, kefaletle salıverme ve bir an önce muhakemeyi başlatma yetkileri verilmiştir. Emri vermeyi haksız olarak reddeden hâkimlere, cevap vermekten kaçınan alıkoyan kişilere, habeas corpus başvurusu üzerine serbest bırakılan kişileri aynı gerekçelerle tekrar alıkoyanlara ağır para cezaları getirilmiştir. 1679 Kanunu ile aynı zamanda, Tacın(Kral’ın) hiçbir emrinin, mahkemenin otoritesinden üstün olamayacağı hükme bağlanmıştır. Habeas corpus emrini etkili hâle getiren 1679 Kanunu, serbest bırakmak için aşırı şartlar ileri süren veya aşırı kefalet miktarı belirleyen kötü niyetli hâkimlere karşı bir denetim içermiyordu. Bu eksiklik, 1689 Haklar Beyannamesi ile giderilmiş ve hâkimlerin serbest bırakmak için aşırı şartlar ileri süremeyecekleri veya aşırı kefalet miktarı belirleyemeyecekleri ilan edilmiştir. İşte, son A.B. raporunun, iktidar çevrelerinde ciddi rahatsızlık ve tepkiler yaratması evrensel hukukta Manga Carta’dan başlayarak, 1679’da Habeas Corpus’la belirginleşen, yasa devletini tarihin çöplüğüne gömerek, hukuk devletinin oluşturulma sürecini kavrama isteksizliğinden kaynaklanıyor. 21yy. dayız… Farkında mıyız? Çok geç ve utanç verici olsa, tarihin ve hukukun ne yönde aktığını görmek için “allame-i cihan”, hukuk alimi olmaya falan lüzum yok… Biraz “IQ”, biraz da "E.Q" a, diğer bir deyişle biraz akıla, biraz da vicdana ihtiyaç var... Bu erdemlerden nasibini almamış olanların, çıkış yolunu yargıyı yandaşlaştırmak olarak görenlerin eline düşmüş olmak, temel insan haklarınızı kullanırken bedelini özgürlüğünüzle ödemek zorunda kalmak ne korkunç bir şey…        

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi