Zamanın ruhu, Soykırım ve 1 Mayıs

e2 Ermeni Soykırımının 99. yıl dönümünde Başbakan Erdoğan’ın yayınladığı mesaj ses getirdi. Açıklamanın en ‘çarpıcı’ cümlesi şöyle; “20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.” Başbakan Erdoğan; “20. yüzyılın başındaki koşullar” diyerek yaşananları ‘anlaşılır bir gelişme’ olarak mı düşünmektedir. Başbakan, ‘soykırım’ demediği, “hayatlarını kaybeden Ermeniler” diye tanımladığı durumu katliam olarak bile zikretmemektedir. ‘Tehcir’den söz etmekte ancak ne ‘katliam’ ne de ‘soykırım’ sözcüğünü kullanmaktadır. Mesajın yayınlanmasından sonra “İnkarı sürdüren devlet yaklaşımı gerçekle yüzleşmeye evrildi” fikrinde olanlar olsa da, bu yaklaşım gerçeği yansıtmamaktadır. Hükümetin, Hrant Dink katliamı karşısında aldığı tutum da bunu göstermektedir. Hrant Dink göz göre göre ölüme gönderilmiş, katlinden sonra ise gerçekleri ortaya çıkarmak bir yana, dönemin İstanbul Valisi Güler milletvekili ve sonra da bakan yapılmıştır. Trabzon Emniyet Müdür olan Ramazan Akyürek ise Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığına getirilmiştir. Katliama ilişkin tüm gerçekler ters yüz edilmiş ve devlete dayanan yanları titizlikle gizlenmiştir. Askerde öldürülen Er Sevag Balıkçı davası ise yine yürek sızlatıyor. Mesajdaki “Aynı dönemde benzer koşullarda yaşamını yitiren, etnik ve dini kökeni ne olursa olsun tüm Osmanlı vatandaşlarını da rahmetle ve saygıyla anıyoruz” açıklamasının ise ne maksatla söylendiği tam olarak anlaşılmıyor. Bu ifadenin, aynı dönem katledilen Süryanilere yönelik ‘Seyfo’ katliamı gibi farklı halklara yönelik katliamları ifade etmek için mi kullanıldığı, ya da zihin altındaki “aslında Ermeniler Türkleri katletti” yaklaşımından mı kaynaklı olduğu anlaşılmıyor. Yandaş medyanın övgüyle aktardığı, Başbakanın dokuz ayrı dile çevrilerek yayınlanan mesajında “Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı esnasında, tehcir gibi gayri insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması...” ifadeleri ise devletin bir gerçeği kabul etmesi ve soykırımla yüzleşmesi niyetinden oldukça uzaktır. Yine Başbakan Erdoğan’ın açıklamasındaki “Bugünün dünyasında tarihten husumet çıkarmak ve yeni kavgalar üretmek kabul edilebilir olmadığı gibi ortak geleceğimizin inşası bakımından hiçbir şekilde yararlı da değildir” sözleri de, sürdürdüğü “savaş”, “düşman yaratma” ve kamplaşma politikasıyla uyumlu olmayan, demagojik bir izahtır. Miting konuşmalarında sık sık farklı mezheplere ve inançlara ayrımcı yaklaşan, hakaret eden, halkları kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı ya da yok sayan üslubun sahibi de Başbakan Erdoğan’dır. “Bizim ne Yahudiliğimiz, ne Ermeniliğimiz çok affedersiniz Rumluğumuz kaldı” diyen de bu Başbakan değil mi! Yine kısa bir süre önce Cemaat ile girdiği kılıçlı kalkanlı savaşta söylediği; “Bunların bir defa üç önemli hasleti var. Takiye var, yalan var, iftira var. Üçünün neticesi; fitne var, fesat var. Bunlar Şia’yı geçmiş vaziyette. Şia bunların eline su dökemez” sözleri farklı din, inanç ve mezheplere yönelik bilinçaltını ve dolayısıyla Başbakanın gerçeğini göstermiş olmuyor mu? Bazılarınca, övgüyle söz edilen, göklere çıkarılan soykırımın 99. yıl dönümüne denk getirilerek yapılan açıklamada; “Zamanın ruhu, anlaşmazlıklara rağmen konuşabilmeyi; karşıdakini dinleyerek anlamaya çalışmayı; uzlaşı yolları arayışlarını değerlendirmeyi; nefreti ayıplayıp saygı ve hoşgörüyü yüceltmeyi gerektirmektedir”  deniyor. Peki ama, nasıl? Hangi yol ve yöntemle? Ne zaman? Dersim Katliamı için sırf  dönemin iktidar partisi olan CHP’yi sıkıştırmak için, ağız ucuyla söylenmiş “Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum” sözlerinin arkası da gelmemiştir. Dersim isminin iade edilmesine bile yanaşmamıştır. Başbakan Erdoğan bir kez daha “takiye” yapmaktadır. Bir dönem, “Artık 1 Mayıs Hem Bayram Hem Taksim’de. Kutlu Olsun” diyen Başbakan ve AKP Hükümetinin işçi sınıfını düşman ilan edip, Taksim’de 1 Mayıs kutlaması için takındığı tavrı, “zamanın ruhu”yla nasıl bağdaştıracağız. Kürt sorununda hâlâ taleplerin karşılanmamış olmasına ne diyeceğiz! Başbakan Erdoğan’ın Cemaat için söylediği kendi sözleriyle söyleyecek olursak; Takiye var, yalan var...  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ender İmrek Arşivi