Ender İmrek
Yüzüncü yılında Ermeni soykırımı ve sol
Yayınlanma:
Güncelleme:
Ermeni Hınçak Partisi Üyesi Paramaz ve 19 Ermeni yoldaşı 1915 Haziranı’nda idam edildiler. Adını SDHP olarak değiştiren partinin Merkez Komitesi Üyesi Madteos Sarkisyan (Paramaz) ve arkadaşları Divan-ı Harp’te göstermelik bir yargılanmayla alelacele idama mahkum edilip, bir şafak vakti Beyazıt’ta idam edildiklerinde henüz Mustafa Suphi’nin 1920’de kuruculuğunu yaptığı TKP yoktu. Ekim Devrimi gerçekleşmemişti.
Ancak Ermeni komünistler, sadece Rusya’daki RSDİP örgütlenmesinden haberdar olmakla kalmamış, dünyadaki hemen her komünist hareketle ve siyasal gelişmeyle yakından ilgilenmişlerdi. II. Enternasyonal’le ilişki içinde olan Emeni partilerinin varlığı da bilinmektedir.
Yine Engels, 1888’de Komünist Manifesto’nun İngilizce çevirisine ön söz yazarken bu gerçeği tarihin bilgisine sunmuştur. Engels’in, Manifesto’nun Türkiye’de Ermenice’ye çevrildiğini, ancak yayıncının Marx’ın ismiyle basılmasına itiraz ettiğinden söz ettiği tarihte henüz Komünist Manifesto’nun Türkçe çevirisi için bir arayış ve çabanın olup olmadığı bilinmiyor. Komünist Manifesto’nun Ermenice baskısının hazırlıklarının yapıldığı, hatta çıkacağına ilişkin ilanların da çıktığı, fakat basılıp basılmadığının tam olarak bilinemediğini, bu bilginin de karanlıkta kaldığını bir not olarak düşelim.
Türkiyeli devrimciler, bu topraklarda ilk sosyalizm bilincinin oluşmasında ve hareketin başlatılmasında Rum ve Ermeni sosyalistlerin rolünü bilince çıkarıp, sindirmekte ve bunu tarihlerinin bir parçası yapmakta başarılı olamadılar. Oysa, Osmanlı imparatorluğunun sınırları içindeki Ermeni, Rum ve Müslüman olmayan halkların içinden çıkmış devrimcilerin, sosyalistlerin ve komünistlerin ilk aydınlanma bilinci edinmiş olmalarıyla övünebilirlerdi! İlk işçi direnişleri, ilk sosyalist örgütlenme çabalarında, yine Müslüman ve Türk aidiyeti olmayan önemli bir tarih var.
Ancak ne yazık ki, Türkiye solunun ve komünist hareketinin yazımında, neredeyse resmi tarih anlatıcılığı ile paralel bir yaklaşım hakim olmuştur. Sol hareket; komünist hareketin tarihi dayanaklarını yazarken, Ermeni komünistleri yok saymış, komünist hareketin tarihi Türk ve İslam unsurlarıyla (Komünistlerin dinle ilgisi olmamasına rağmen, köken olarak İslam) başlatılmıştır. Ve bu tutum Ermeni Soykırımı sonrasındaki tutuma da yansımıştır. Ve bu tutumdur ki, bu gün Kürt sorununda şovenizmden kurtulamayan, sarmaşık gibi kendisini sarmalayan ulusalcı çitleri büyütmekten hoşlanan bir ‘sol’, mücadele edilmesi gereken bir mihrak olarak karşımızda durmaktadır.
Türkiye’nin, farklı dil ve inançtan halkları içinden çıkmış komünistleri, komünistliğin, sosyalizmin ve sınıf örgütlenmesinin tarihini Mustafa Suphi’yle başlattılar. Bunun bir evre olduğu, bir dönem olduğu elbette önemlidir. Ancak, Türkiye komünist hareketinin Kurtuluş Savaşıyla bu denli paralel işlenmesi, adeta hareketin tarihinin Milli Mücadele/Kurtuluş savaşı ile başlatılması ve kendisine komünist diyen hemen tüm oluşum, örgüt ve partilerin Mustafa Suphileri kökleri olarak izah edip, öncesini ve Ermenileri ve Rumları yok saymaları, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konu olsa gerek.
Şefik Hüsnü TKP’sine yönelik yoğun ve yerinde eleştiriler ise ne yazık ki, adeta bir fraksiyonel tartışma durumu olmaktan öteye geçemedi.
Bir bölümü revizyonizme ve bir yanıyla da Şefik Hüsnü TKP’sine ve onun oportünizmine ve tabii ki TİP’in sınıf iş birlikçi çizgisine karşı bir bayrak açma olarak da ortaya çıkan ‘68 Gençlik Hareketinin bir bölümü ise, ‘ulusal sol’ yani ‘Türk Solu’ olmaktan çıkma çabalarında ne yazık ki başarılı olamadı.
Kurtuluş Savaşı, ‘Samsuna Çıkış’ vb. argümanların merkezinde bulunduğu, ikinci bir kurtuluş savaşı retoriği ile malul dönemin Türkiye solu, yine pergelin sivri ucunu Mustafa Suphilerin TKP’sinden ve ulusal kurtuluş savaşından çıkarıp, enternasyonal bir çizgiyi hakim kılmayı başaramadı.
Nâzım’ın dillerden düşmeyen şiirlerinin önemli bir bölümünün de bu merkezli olması, edebiyat ve sanatın, yazın ve tartışmanın hep Türk ve İslam merkezli bir sosyalizm üzerinde yoğunlaşması ise, enternasyonalizm mayası olan komünist hareket için en büyük handikap olsa gerek.
Evrensel Kültür dergisi Ermeni Soykırımının 100. Yılında özel bir sayı hazırlamış. Nisan sayısı, sosyalist hareketin “görmezden gelme” tutumunu da eleştirerek, yeniden bir tartışma açıyor ve Türkiye devrimci hareketini kendi tarihiyle yüzleşmeye çağırıyor.
Yine Evrensel Basım Yayın çok kıymetli bir çalışma yaptı. Kitap bugün yarın dağıtımda olacak. “1915-2015 Ermeni Soykırımı’nın Yüzüncü Yılı, UTANÇ ve ONUR” bizim tarihimiz. Ve tarihimizle önce biz sosyalistler yüzleşmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.