Yerel Seçimlerin Ardından

m1 1500 civarında usulsüz oy kullanımı... 10 ölü... 20 den fazla yaralı... Karanlıkta oy sayımı... Tenhalarda oy torbalarının içinin değiştirilmesi... Siber saldırılar... Kavgalar, tehditler v.s... Ama devletin seçim kurulu; ülkenin her tarafında seçimlerin huzur için de yapıldığına dair açıklamalar yapıyor. Günümüz koşullarında açıklamalar "resmi" olunca gülmek gerektiğini artık çok iyi biliyoruz. Yargının ve hukukun tasfiye edilip, bütün kararların tek adam tarafından verildiği, emniyet güçlerinin militanlaştırıldığı bir ülkede elbette adalet olmaz. Gücü elinde bulunduranlar seçimi hile ile kazanma yolunu tercih ederken; adalete güveni sarsılan diğer taraf ise sokağa dökülerek kendi hakkına sahip çıkma yolunu seçecektir. Elbette usulsüz oy kullanımları ve bin bir çeşit hileler sayesinde seçim sonuçlarına müdahale edildiğini biliyoruz. Seçimlerin hemen ardından ülkenin dört bir yanından yağmur gibi yağan itirazların bir işe yaramayacağını da biliyoruz. Sonuçta AKP zaferler serisine bir yenisini eklerken, muhalefette büyük bir hezimete uğramış oldu. Peki ama neden 12 yıldan beri AKP zaferden zafere koşarken, muhalefet sürekli hezimete uğradı? Çünkü muhalefet, başta CHP olmak üzere hiç bir zaman kendini yenilemedi. Yeni çözümler üretmediği gibi, seçmen kazanma uğruna var olan değerlerini de kaybederek, AKP'nin ruh ikizi olmanın ötesine gidemedi. Eğer bir muhalefet "ne yapsam daha fazla oy alırım?"  düşüncesine sahipse, yok olmaya mahkumdur!.. Her zaman savunduğum gibi, bu ülkenin yüzde altmışı moderniteyi reddeden muhafazakar bir kesimdir. Ama AKP'nin aldığı oy oranı yüzde kırk beş olduğuna göre, kendi tabanının tamamına hakim olamadığını da görüyoruz. Bu durumda ayrıştırılan yüzde elli beşlik çoğunluk, değişim istiyor demektir. AKP seçmenlerinin tamamına yakınının, islamiyeti başkasından öğrenen koyu Sünni olduğunu biliyoruz. Ama bu ülkede yaşayan alevi ve diğer inançlardan oluşan farklı etnik kökenli insanların bu iktidardan hiç bir beklentisi kalmamıştır. Eğer muhalefet partileri gelecekte başarı kazanmak istiyorlarsa bu gerçeği görüp ona göre politika üretmek zorundadır. Bunu, kafatası ırkçılığı üzerinden siyaset yapan MHP yapamayacağı gibi; CHP'de geleceğe yönelik kredisini bitirmiştir. Nasıl ki AKP gezi eylemleri ile sarsılıp paniğe kapıldıysa; CHP, rakibinin paniğinden faydalanmak yerine, onun girdabına kapılarak hatalar yapmaya başladı. Hiç bir zaman gündem belirlemeyi başaramadılar. Gündemi hep Tayyip Erdoğan belirledi ve muhalefete ancak tartışmak düştü. Kendi seçmeninin gözünde Erdoğan; azarlayan, fırça atan ve kavgacı bir komutan oldu. Bu da hitabetten çok etkilenen ama içeriğe önem vermeyen seçmenin hoşuna gitti. Hırsızlık ve yolsuzluğun ortaya dökülüp kaset enflasyonunun patladığı bir dönemde, özellikle CHP daha çok hatalar yapmaya başladı. Cemaat-AKP ortaklığının bittiğini görünce, onlarla dirsek temasına girdi. Böylece laiklik ve cumhuriyet karşıtı güçlerle de analaşabileceğini gösterirken, kendi tabanındaki önemli bir kesimle de yol ayrımına girmiş oldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu en başından beri tutarsız ve utangaç bir politika yürüttü. Zaman zaman Dersim'li olduğunu itiraf etse de; kürt ve alevi olduğunu belirtmekte çekimser kaldı. Alevilere mesafeli dururken, Kürtlerden uzak durdu. Seçim meydanlarında oy kazanmak uğruna bozkurt işareti yapması kimsenin gözünden kaçmadığı gibi ilkesiz bir lider olduğunu gösterdi. Bu güne kadar Kürt sorunu karşısında sessiz kalmasına ve hiç bir çalışması olmamasına rağmen "Kürt sorununu biz çözeceğiz" demesini Kürtler yutmadı. Yakın tarihimize dönüp de şöyle bir baktığım zaman sormadan edemiyorum!.. Acaba AKP iktidarımı çok başarılı, yoksa muhalefet partileri mi çok başarısız? Kim bilir? Belki her ikisi de cevap değil! AKP var olan gerici zihniyeti temsil ettiği için, yenilik getirmek gibi bir zahmete girmesine gerek yok. Bu yüzden işi kolay. Diğer yandan bu ülkenin yüzde elli beşi değişim ve yenilik istiyor. Ama onların gereksinimine cevap verecek bir parti yok. Akp iktidarının kendi hırsızlık ve yolsuzluğunun üstünü bile leş kokusu gibi örten, dış işleri bakanlığındaki skandal kasetten sonra bu açıkça ortaya çıkmıştır. Ama muhalefet, iktidarın bu kadar net ihanetini bile halka anlatamamıştır. Ortaya çıkan tablo da başbakan, kendi seçmenini coşturmak için çok kötü bir balkon konuşması yapmış, kendisine oy vermeyen yüzde elli beşlik kesimi gene tahrik etmiştir. Bu durumda önümüzde ki günler de iyimser olmak için bir neden görünmemektedir. Ne acıdır ki ülke ısrarla çok karanlık bir kaos ortamının içine sürüklenmektedir. Umarım o günler hiç bir zaman gelmez ve Türkiye bu eksiğini kapatacak yeni ve ilkeli bir partiye kavuşur.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Ercan Arşivi