Ender İmrek
Türkiye nereye doğru...
“Türkiye nereye doğru gidiyor?” sorusuna verilebilecek tek bir yanıt yok. Son süreçte yaşananlara bakılacak olursa çok sayıda yanıt gündeme gelebilir. Görünürdeki sorunları irdeleyecek olursak:
AKP’nin, Esad’ı yıkmanın önemli bir unsuru olarak görüp sınırları açıp Suriyelileri davet ettiği ve dört milyon gibi bir nüfusun gelip Türkiye’ye dağıldığı biliniyor. Yokluk yoksulluk içindeki Suriyelilerin ucuz iş gücü olarak birçok sektörde, sosyal haklarından mahrum olarak çalıştırılmasını bir olanak olarak değerlendiren AKP şimdi milliyetçi ve ulusalcı çevreleri geride bırakan bir çizgiye gelmiş bulunuyor.
Türkiye yönetimi, halkların demokratikleşme çabalarına rağmen, faşizan bir süreçtedir ve o sularda kulaç atmaya devam etmektedir... Faşizan gidişatın muhafazakar kesim ile ulusalcı ve milliyetçi kesim olarak büyük oranda aynı çizgiye çekilmesini faşizmin, ırkçılığın büyümesi olarak mı değerlendireceğiz...
Bir süre önce Karadeniz bölgesindeki (Trabzon) turistik gezide Irak Kürdistan Bölgesi yurttaşlarının “Kürdistan” yazan atkılar taşımalarının ırkçı saldırıya vesile edilmesine... “Kürdistan” ifadesinin bu denli “ulusal birlik” ya da “şovenizmde ortaklık” unsuru haline getirilmesini gördük.
İlk ziyaretini Türkiye’ye yapmış olan IKBY Başkanı N. Barzani’yi İstanbul’da ağırlayan, bayrağını ve sembollerini tanıyan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bu gelişme karşısında kayda değer bir şey söylemedi.
Peki, derinleşen ekonomideki krize rağmen hızla süren silahlanma yarışına; S-400’lerin satın alınmasına, F-35’ler konusunun büyük bir krize dönüşmesine, Türkiye’nin programdan çıkarılmasına, CAATSA yaptırımlarının sıralanmasına ve diğer ABD yaptırımları için hazırlıkların sürdürülmesi karşısında hükümetin yanlış politikalarına ve silahlanmaya karşı durmak yerine, ulusalcısıyla, milliyetçisi ve muhafazakarıyla, yani muhalefeti ve iktidarıyla bir “milli mutabakat”ın oluşmasına ve buna da “antiemperyalizm” etiketi yapıştırılması çabasına ne diyeceğiz...
Türkiye, Rus ve Çin yönetimlerinin eksenine girerek despotluk yolunda da mı ilerlemektedir...
ABD’nin F-35’inden kaynaklı kriz AKP’yi antiemperyalist mi yapıyor... Trump ile işleri pişirme umudundaki Erdoğan yönetimini, Rusya ile girdiği derin bağımlılık ilişkileri antiemperyalist yapar mı?.. ABD’den, AB’den uzaklaşıp, Rusya, Çin... Yani Şanghay blokuna dahil olma seçeneği bir emperyalist güçten başka bir emperyalist gücün kucağına itilme değil de, “bağımsızlıkçı” bir seçenek midir?..
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’in Ankara’da bulunduğu günlerde, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı McKenzie’nin Fırat’ın doğusunda, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) temsilcileri ile görüşmeleri ve fotoğraf vermeleri ve aynı günlerde PYD eski liderlerinden Salim Müslim ve 144 kişi hakkında çıkarılmış olan İnterpol kırmızı bülteninin iptal edilmesine bir muhatap hazırlığı mı diyeceğiz!..
TSK’nin, IKB’deki “Pençe Harekatı”nın sürdüğü ve bunun Xakurkê’i de aşarak Şengal (Sincar) bölgesine doğru yayılacağının hesaplarının yapıldığı, ancak aynı günlerde Erbil (Hewler) Konsolosluğunda geçici görevli olduğu söylenen, bazı kaynakların MİT mensubu olduğunu açıkladığı Osman Köse’nin bir suikastla öldürülmesi karşısında Ankara’nın sanki bu olayı geçiştirmek ister gibi bir tutum takındığı gelişmeye ne demeli...
IKB’nin çok geçmeden suikastın faili olarak 3 kişiyi yakalayıp soruşturma başlatması da atlanmamalıdır... Ve PKK ile KDP ilişkilerinin belki de yeniden bir “brakuji” tehlikesi dönemine evrilme eğilimde olmasına rağmen Ankara -IKBY’nin ilişkilerinin garantiye alınmak istenmesinin yarattığı gerilimde başka uluslararası güçlerin payının olup olmaması...
Yine Ankara’nın Suruç ve Akçakale’ye asker yığmasına, “tampon bölge” pazarlığının ayyuka çıktığı bir zamanda “Serêkaniyê’den (Resulayn), Ceylanpınar’a yapılan, ama SDG’nin üstlenmediği roket atışlarını nasıl okumalı...
"Fırat’ın doğusuna hayır” ancak “İdlib’e evet” kartı gösteren, Afrin’e sessiz kalan Rusya, ve Türkiye’yi hepten Rusya’ya kaptırmama, krizi aşma hesabındaki ABD’ye ne diyeceğiz!
Bu süre içinde CHP’nin bir Kürt raporu hazırlamakla meşgul olduğu, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Eski Büyükelçi Ünal Çeviköz’ün, Aydın Selcen’in Artı TV’deki programında, Kürt sorununun çözümü konusunda bir çalışma içinde olduklarını açıklaması, yine HDP milletvekillerinden Mithat Sancar’ın yeni bir anayasa ve Kürt sorununda çözüm konusunda CHP’yi işaret etmesi önümüzdeki dönemin başka bir gelişmesine mi işaret etmektedir...
Ve CHP’nin, IKBY ile ilişki geliştirme çabasında olduğu buna da eklenmelidir...
Çözülme ve tükenişe evrilen AKP içindeki iki parti çalışmasının giderek görünür olması, Davutoğlu Erdoğan tarafından kazanılmayı bekliyor olsa da, bunun pek mümkün olmayacağı, ancak Gül’ün arkasında durduğu Babacan’ın giderek öne çıkıyor olması ve uluslararası sermayenin bu kliği parlatmak istediği izlenimi ne anlama geliyor?
Öcalan ile yapılan iki görüşmeden sonra görüşmelerin yeniden durdurulması... Bölgede baskı ve yasakların sürüyor olması...
Ne çok karmaşık bir süreç değil mi? Bir de Suriye, İran, Libya, Mısır...
Ve Doğu Akdeniz, Kıbrıs... Süren savaş naraları... Arap müttefiklerinin bile AKP karşısında cephe almış oluşu...
Ekonomik kriz; faiz düşüşü konusu, işsizlik, enflasyon, kabine değişikliği hesapları, AKP’nin hızla zayıflıyor oluşu... Peki işçi ve emekçiler cephesi... hak gaspları... Emek, barış ve demokrasi güçlerinin dağınıklığı... Ya Kürt halkının barış ve eşit haklara dayalı demokratik çözüm talebi...
Ve son yerel seçimde büyük bir yenilgi alan AKP’nin aslında için için yıkılışa doğru gittiği...
Her biri ayrı bir başlık altında irdelenmeyi bekleyen bu konulara ilişkin yazmaya devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.