Arif Nacaroğlu

Arif Nacaroğlu

Suriye'ye büyük yürüyüş

Emperyalizmin yaldızlayıp “Arap Baharı” diye yutturmaya çalıştığı saldırı bölge halklarını katletmeye devam ediyor. Özellikle Suriye’de başlayan ve Irak’ta uygulanan, işlevi dini, mezhebi unsurları Arap milliyetçiliği, sosyalizm ve bağlı olarak laik bir anlayış ile birleştirmek olan Baas rejimi Arap halklarının emperyalizme karşı başkaldırısının teorik altyapısını oluşturuyordu. “Arap Baharı” kapsamına işte bu ülkeler alındı. Esas hedef devletlerin isimlerinde bir dönem yer alan ve az da olsa uygulamalarına yansıyan sosyalist politikaların diğer Arap halklarına kötü(?) örnek olacağı endişesi ve bu rejimlerin zaman içinde emperyalizme ve kapitalist sisteme alternatif bir model oluşturabileceği tehdidi ve Sovyet etkisiydi. Halklarının petrol paralarını batının tatlı hayatında mankenlerle çarçur eden Suudi prensler, bakanlar, petrol paralarını Batıya sermaye yapan, halklarının zenginliklerini Batılı silah şirketlerine aktaran Arap şeyhlerinin ülkeleri ve o ülkelerin halkları için özgürlük filan düşünen olmadı. Kadınının tek başına sokağa bile çıkamadığı polis devleti krallıklar, şeyhlikler, emirlikler dururken, kadınlarının sosyal hayatın her alanında görev aldığı, bakan düzeyinde görev yapabildiği Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye özgürlük(?) getirmek için saldırdılar. Saldırmak için bahane yaratmak gerekiyordu. Peygamber torunlarının, ehli beytin şehri olarak kabul edilen Dera’da yapılan ve duvara özgürlük sloganları yazdıkları için göz altına alınan iki çocuğun serbest bırakılmasını isteyen ilk barışçı gösterilere tıpkı Maraş Katliamı’nda, Çorum Katliamı’nda, Sivas Katliamı’nda olduğu gibi aslında kim olduklarını hepimizin bildiği karanlık insanlar, ajanlar tarafından ateş açıldı. Silahlanan aşiretler karakollara saldırıp çok sayıda polisi öldürünce iş kontrolden çıktı. Rejimin halkı güç kullanarak durdurma kararı olayları daha da büyüttü. Hem halk içerisinden hem devlet güçlerinden çok sayıda insan hayatını kaybedince, Halep devreye sokuldu. Yarı sosyalist Baas sistemi içerisinde bir şekilde zenginleşmiş ama iktidarı paylaşamamış ve görece Batıya yakın yarı burjuva Sünni kesimler, kendilerini bölgedeki komşu ülkelerden çok, bir zamanlar mandası oldukları Fransa’ya yakın hisseden eğitimliler(?), beyaz yakalılar kuzey komşuları Türkiye’nin, Suriye Laik rejiminin ülkelerine sıçramasından korkan Suudi Krallığı’nın, Katar Emirliği’nin pompalamasıyla savaşa girişti. Ama hesabı yanlış yapmışlardı. Bizim maceracıların “ 3 günde Şam’da namaz” balonu patlamış, Irak’ı, Libya’yı gören Suriyeli insanlar Esad’a destek verip savaşta taraf değiştirmemişti. Tarihten gelen gönül bağıyla birlikte bölge çıkarlarını da gözeten Rusya, yine rejimsel yakınlık duyan Çin’in desteğiyle Esad etrafında toplanan halkın bir kesimiyle savaşı sürdürüyor. Savaşta ölen sivillerin sayısı 72 bine yakın. 12 bini çocuk. Ölen muhalif sayısı 43 bin. Ülkeye nereden geldikleri belli olan yabancı savaşçıların, paralı askerlerin, cihatçıların(?) verdikleri kayıp 35 bin. Ama en büyük kaybı devlet yanlısı güçler verdi. Ölü sayısı 90 bin. İçlerinde askerler, ulusal savunma güçleri, Hizbullah milisleri var. Ülkenin büyük kısmının içi boşaltıldı. Ülkenin okuru, yazarı, eğitimlisi, entelektüeli canını kurtarmak için özellikle muhalif denilen şeriatçı çetelerin eline geçen bölgelerden kaçarak önce Türkiye’ye sonra Batıya sığındı. Yıllarca bölgenin yer altı zenginliklerini çalan Batı sermayesi ve onun bölgedeki yandaşları şimdi bölgenin yetişmiş insan kaynağına gözünü dikti. İstanbul’da insan pazarlama ofisleri kuruldu, karpuz seçer gibi insanlar seçilip Batıya götürüldü. Şimdi bizim devletliler kalanların içinde iyi olanların peşinde. 3 milyon Suriyelimiz var. Batıya yürüyeceklerine Kilis, Hatay, Urfa üzerinden ülkelerine yürüseler önlerinde kim durabilir. Kim 3 milyon insanın üzerine ateş açabilir. Savaş biter, ülkede kan arayan çakallar kaçacak delik arar.     .

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arif Nacaroğlu Arşivi