Türkiye tarihi anayasayı ilga etmek ve ortadan kaldırmak suçundan mahkûm olmuş ve hatta idamlar yaşamış solculardan geçilmez bir listeye sahiptir. Yetmişli yıllarda Deniz’ler, seksenli yıllarda çocuk yaştaki Erdal Eren’ den başlayan idamlar ve on binlerce devrimcinin mahkûmiyeti ile sonuçlanan süreçten sonra yargısız infazlarla süren bir yok etme furyasını yaşamış bir milletiz. Bütün melanetler solcuların başının altından çıkardı! Anayasayı ortadan kaldırmak suçlamaları da hep bunlar için yapılırdı. Yani bu solcular son yetmiş yıldır bu ülkenin başına bela olmuşlardı. Ülkeyi yöneten sağ siyasal iktidarlar bu baş belalarından kurtulabilmek için canla başla mücadele eder ama ne yazık ki köklerini kazımaya da bir türlü muvaffak olamazlardı. Hapishaneler dolusu solcular ne eder ne yapar yeniden ülkem insanının kafasını karıştırmanın ve onlara solculuk bulaştırmanın bir yolunu bulurlardı. Üniversitelerde, fabrikalarda, kamu kuruluşlarında her nasılsa solculuk yapılır, sağ siyasal iktidarların başı ağrıtılmaya devam edilirdi. Tabi, sağcılarda bu sola yönelmelerin önünü alabilmek için akla hayale gelmez yöntemler arar dururlardı. Bu arayışlar ne mutlu ki son günlerde en kolay uygulanabilecek şekilde icat edildi. SOL’a DÖNMEK YASAKTIR… Evet, kentimizin bakanı (Pardon, başkanı) ana caddelerin birçoğunda bu tabelaları diktirerek hayata geçirmeye başladığı bu icadını zabıta memurlarının üçer beşer diktirdiği kavşaklarda kontrollü bir şekilde uygulamaya başladı. Ne o, dalga geçtiğimi mi sandınız. Hayır, dostlar, dalga geçmiyorum. Bu ülkenin her yerinde solcular baş belası olmuşken bunun önünü almanın en kolay yolu bulunmuştur. Müjdeler olsun. Adamlar en azı beş – on bin nüfusu barındıran yerleşim alanlarının ana arterlerinde her biri normalden daha büyük olmak üzere beşer tabela dikerek SOLA DÖNMEK YASAKTIR yazdılar ve uygulamaya 15 Marttan itibaren başladılar. Ben onların bu tabelaları yazdırırken imla hatası yaptıklarını düşünüyorum sadece. Yoksa uygulama baştan sona doğru. O tabelalarda SOL’a DÖNMEK YASAKTIR yazılmalıydı. Yoksa yollarda sağa dönülmüş, sola dönülmüş çok önemli bir olay değildir. Siz trafikte nereye dönerseniz dönün. Yeter ki dünya görüşünüzde, siyasal yaşamınızda ve hayata bakışınızda SOL’ a dönmeyin. Gene bu solcuların canları pahasına mücadele verdikleri Anayasayı ilga faaliyetine artık bir son vermelerinin gerekliliği de son günlerde ortaya çıkmış durumda. Zira artık onların böyle bir çabasına gerek filanda kalmadı zaten. Bu ülkenin yasal olarak Cumhurbaşkanı, fiili olarak ise başkanı sıfatındaki muktedirden başlamak üzere tüm avenesi Anayasayı tebdil, tağyir ve ilga konusunda birbirlerinden geri kalmamak üzere yarış halindeler. Meclis kürsülerinde bunları söyleyen vekillerden nazırlara, il yöneticilerinden AKePe valilerine kadar bir yığın avenenin ardından şimdi bu görev Düşük Profilli BİN ALİ kardeşimiz tarafından en üst perdeden ifade edilmeye başlandı bile. Pazar günü düzenlenen Başkanlığa geçiş kongresinde bu BİN ALİ kardeşimiz aynen şunu söyledi. “ Bu gün fiili olarak uyguladığımız şeyi yasal alana taşıyacağız. Yapılacak iş; Anayasayı ve bu kafa karışıklığını sona erdirmektir.”         Yanlış okumadınız. İnanmayan o sesi kısılmış haliyle irad ettiği Nutuk’u bir daha dinlesin. Şimdi hepiniz iyice anladınız mı niye Düşük profilli bir Başbakan arandığını. Elli yaş üzeri tüm yurttaşlarımızın tanıdığı bir Gramofon markası vardı. Birçok varlıklı ailede kullanılan bu gramofonun markası “sahibinin sesi” idi. Ve bu alet Türkiye’de imal edilmiş filan değildi. Bir dünya markasıydı. Sözün özü o ki dostlar, yetmiş yıldır bu ülkede anayasayı ihlal ettiği için yargılanan, sürgün edilen, işinden atılan, hapis yatan ve hatta idam edilen solcuların tüm çabaları boşunaymış. Devlet aygıtını elinize geçirdiğiniz andan itibaren zaten böyle bir faaliyette suç olmaktan çıkıyormuş. Yeter ki bu ülkede hala anayasaya bağlı ve gerçek anlamda adları ile mütenasip bir görev icra eden CUMHURİYET SAVCILARI olmasın…