Arif Nacaroğlu
SINIRSIZ DÜNYA
Yayınlanma:
Güncelleme:
Yeni Zelanda’da manyağın biri internet üzerinden aldığı silahlarla cami cemaatini taradı. 50 insan öldü. Saldırı, örgütlü bir gizli yapının vurucu timi tarafından mı gerçekleşti yoksa ne alakası varsa yalnız kurt denilen türden bir sapık 2 bin yıllık tarihin intikamını oradaki 50 kişiden mi almak istedi zaman gösterecek. Ama gerçek olan bir şey varsa sıkışan kapitalizm artık insanlara umut ve gelecek vadedemiyor. Servet dağılımındaki eşitsizlik o kadar arttı ki, dünya, eskiden de böyleydi ama hiç bu kadar az sayıda zengin ve çok sayıda yoksul olarak ayrışmamıştı. Her dönemde az sayıda zengin, çok sayıda yoksul arasından devşirdiği ve din, vatan, millet, bayrak üzerinden beynini yıkadığı gençlerden devasa ve acımasız ordular kurmuştu ama o ordular hiç bu kadar kalleş silahlara sahip olmamıştı. Şimdi bu ayrışmanın bedelini camideki cemaat, otobüs durağındaki kadın, çocuk ödüyor.
Ne dedi katil. “Türkler Anadolu’da yaşayabilir ama Boğaz’ın batısını (Konstantinopolis) terk edecekler.” Dedesinin dedesinin biri Karagümrük’te diğeri Sultanahmet’te tam da Ayasofya’nın bitişiğinde doğmuş olan beni, bu cümle fazlasıyla ilgilendiriyor tabii. Ama tanrının bile insanlar arasına çizmediği siyasi sınırları ve sınıfları kaldırmak ve tüm insanların ortak amaç uğruna kardeşçe yaşadığı bir dünya istemek yerine din, bayrak, sınır tartışmasına girersek bu iş Hitit ve Mısır’a kadar gider. Kapitalizmi, sömürüyü ve emperyalizmi tanımadan, “Ne işi vardı senin dedenin bu topraklarda” türünden tartışmalarda eğer birinin dedesi fetihçi, diğerininki istilacı olarak kabul edilirse kafalar iyice karışır. Çapulcu ve yağmacılardan ve bu yağmadan servet elde etmeyi düşünen şövalyelerden oluşan haçlı orduları Papa için fetih, Selahaddin Eyyubi için yağmacı ve istilacı ordular olur. Viyana’yı kuşatan Kanuni’ye Avrupalılar istilacı, biz fetihçi deriz.
Cumhurbaşkanı haklıdır. Ne işi vardır binlerce kilometre uzaktan gelip Anadolu topraklarına saldıranların buralarda. O gençler buralara hangi yüce(?) amaç uğruna gelmiştir? Kim neden getirmiştir ve onlara ne vadetmiştir? Ama bu soruları sorunca Korelinin de kalkıp “Ne işi vardı Türk askerinin benim topraklarımda? Niçin gelmişlerdir Amerikan ordusuna yardım etmek için benim topraklarıma?” deme hakkı olur. İspanyol, eski defterleri karıştırıp, İslam ordularının Endülüs’te ne aradığını sormaya girişir. Ne işi vardır Moğol Cengiz Han’ın, Timur’un Selçuklu topraklarında? Ne arar Attila Avrupa’nın göbeğinde. Ne işi vardır koca(?) Amerikan ordusunun garip Ortadoğu topraklarında? Neden milyon dolarlık füzelerle birkaç yüz liralık briket binaları yıkar? Neyi tüketmektir hedefi?
İşte bu yüzden, “Benim savaşım kutsaldır” demek yerine her zaman barışı, kardeşliği savunmak, sınırsız ve sınıfsız bir dünya için düşünmek, konuşmak, yazmak, çizmek, çabalamak her insanın genlerinde olan özelliği olmalıdır. Böyle düşünenler seslerini yükseltmeli, yazmalı, çizmeli, konuşmalıdır. Ve dünyanın kaderine hakim olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.